Bir tarlanız var, bedelini ödeyip sahip olmuşsunuz, ekip biçip geçiminizi temin etmek istiyorsunuz. Fakat ne mümkün… Çevrenizdeki toprak ağaları hasat mevsiminde elinizin boş kalması için bin bir türlü desise ile sizi meşgul ediyor.
Geçmişte bizatihi silahlı güçleriyle müdahale etmişlerdi ancak ummadıkları bir biçimde cevaplarını aldıklarından artık o yöntemi kullanmıyorlar. Bir numaralı taktikleri tarlanızın sahipliği konusunda meşruiyet tartışmaları yürütmek. Durup durup tapu soruyorlar. İbraz ediyorsunuz, bu sefer de tarlanın işletme yetkisinin kime ait olacağıyla ilgili müdahaleler devreye sokuluyor. “Seçim yaptık, kimin işleteceğini belirledik gerisi sizi ilgilendirmez” diyorsunuz , “Hayır, seçtikleriniz bizimle iltisaklı değilse tanımayız, ol kişileri seçmelisiniz ki mahsulün yarısını bize vere” diyorlar.
Tam kırk yıldır mahsulü talan etmek üzere üzerinize domuzlarını saldırtıyorlar. Mücadele ediyorsunuz, hıyanetlerle zaman zaman acizliğe düşseniz de kendi silahınızı üretmeye başlıyorsunuz, saha üstünlüğünü ele geçiriyorsunuz bu kez de domuzlar ağır silahlarla teçhiz ediliyor.
Bu arada başka bir şeyi daha fark ediyorsunuz. Siz bu suni problemlerle uğraşırken tarlanızın içinde oluşturdukları inlerde tarla fareleri üretmişler. 17/25 Aralık’taki denemelerini püskürtmenizin ardından 15 Temmuz’da topyekûn saldırıya geçiyorlar. Tam bir işgal ve tapuyu toprak ağalarına aktarma projesi.
15 Temmuz’da halkımızın duruma el koymasıyla millî güçler bu girişimi de engelliyor ve tapumuz bir kere daha tescilleniyor.
Ülkemizde yaşananlar aşağı yukarı böyle.
Şimdi artık bir daha bu müdahalelere maruz kalmamak için asıl gündemi kaçırmamak ve tarlamızla ilgilenmek yerine enerjimizi belaları def etmekle tüketip hasat mevsiminde elimiz böğrümüzde kalsın diye yokuşa sürüldüğümüzü fark etmek gerekiyor
Nedir asıl gündem?
İnsanların huzur ve barış ikliminde, birbirinden emin bir şekilde yaşayacağı örnek bir medeniyet inşâsı.
Bu yolda hiç mi bir şey yapılmadı?. Yapıldı elbette, hem de çok şey. Ancak eksiklerimiz var. İş çok, vazife ağır. Palyatif tedbirlerle halledilemeyecek reform gerektiren yüzlerce konu var.
Bir ipucu… Neden yaşanabilir şehirler kuramıyoruz?
Buradan devam etmek üzere…