Bu ülkede terör ne zaman biter?

Abone Ol

Ülkemiz yıllardır hep terör belasıyla uğraşmakta… Enerjisini, gelirinin önemli bir kısmını terör belası yüzünden yatırımlara değil de terörle mücadeleye harcamak zorunda kalmakta… Bu mücadele esnasında paralar uçmakta havaya, canlar düşmekte toprağa… Babasının bakmaya kıyamadığı, anasının koklamaya doyamadığı gencecik insanlar şehadet şerbetini içip Hakk’a yürümekte…

Hâlbuki bu kadar mücadeleye, gözyaşına, israfa ne gerek var!.. Daha kısa yoldan kurtulabiliriz bu terör belasından.

“Nasıl olacak bu?” der gibisiniz. Anlatayım: Bu ülkede terör ne zaman artıyor? Ülkemiz özüne dönmeye; milletimiz, millî ve manevi değerlere hayatında daha fazla yer vermeye başladığında… Ülkemizin ekonomik olarak dışarıya bağımlılığı azaldığında… Ülkemiz, kendi imkânlarıyla bir şeyler üretmeye başlayıp kapitalist Batı için pazar olmaktan çıkmaya, millî projeleri hayata geçirip teknolojik olarak Batı ile yarışabilme potansiyeli belirmeye başladığında… Ülkeyi Batı’nın emir eri değil de milletin hizmetkârı olan kadrolar yönetmeye başladığında…

O zaman bu terör belasından kurtulmak için de yapılması gerekenler belli… Kaşınmaya gerek yok… Bize çizilen sınırların dışına çıkmamalı, Batı’nın bize layık gördüğü 3. sınıf ülke olmanın ötesine geçmek gibi bir çabanın içinde olmamalı; bize verilenle yetinmeli, daha fazlasını talep etmemeliyiz.

IMF’den sürekli borç almalı, faizini ödeyememeli, onu ödeyebilmek için bile daha yüksek faizle yeniden borçlanmalıyız.

Savunma sanayini millî hâle getirmek de ne oluyor? Batı’nın artık kullanmadığı, miadını doldurmuş silahlar neyimize yetmiyor?

Bize lazım olan iğneden ipliğe her şeyi Batı’dan alıp onlara her şeyimizle bağımlı olmalıyız. Uçak, gemi, otomobil, helikopter, insansız hava aracı üretmek bizim neyimize; kendi uydumuzu fırlatmak da neyin nesi oluyor Allah aşkına!..

Kiminle dost, kiminle düşman olacağımıza biz karar vermemeliyiz; Batılı dostlarımızın(!) dost olduklarını dost, düşman olduklarını düşman bellemeliyiz.

Bizi kimin yöneteceğine millet olarak kafamıza göre karar vermemeliyiz. Batı’ya kim daha yakınsa, kim Batı’nın ekmeğini yiyip kılıcını sallamaya gönüllüyse onu seçmeli; Batı’ya ram, batıla hayran olmalıyız.

Hele hele yeni medeniyet rüyaları gören, tarihini hatırlayıp milletin potansiyelini harekete geçirmeye çalışan siyasilerden zinhar uzak durup haddimizi bilmeliyiz, haddini bilmeyenlere de Batılı dostlarımız hatırına biz haddini bildirmeliyiz.

Bakın bunları yaptığımız, uysal koyun olduğumuz gün ne terör kalır ne de terörist!.. Ne savaş olur ne şehidimiz!.. Çağdaş dünya, sürekli sırtımızı sıvazlar; bir gün Batılı muasır medeniyetler seviyesine ulaşacağımızı bize müjdeler dururlar. Onurumuzla yaşamayız, bağımsız olmayız belki ama Batılıların takdirini kazanırız hep…

Bu, kabul edilemez mi diyorsunuz? O zaman olayları, yaşananları doğru okuyup bu mücadelede tarafınızı doğru seçeceksiniz.

“Hazır ol cenk-ü cidale, istersen sulh-u salah!” Barış ve kurtuluş istiyorsan bazen savaşın kaçınılmaz olduğunu bileceksin; yoksa hep başkalarına bağımlı, köle ruhlu olarak yaşamaya devam edersin…