Bu tipler için 'Allah' demek, bilime hakarettir!

Abone Ol

Hakk Teâlâ’nın, insanları iyiye ve güzele yöneltmek, kötü ve çirkinden uzaklaştırmak için peygamberler aracılığıyla bildirdiği ilahi kanunlara “Din” denilir. Dinin  gayelerinden biri de; İnsanoğlunun hem dünya, hem de ahiret hayatındaki muvaffakiyetidir. Buna, “Saadet-i dareyn” de denilir. Bu alemde olup bitenlerin, hangi kanunlara göre meydana geldiğini tespit etmeyi amaçlayan insani faaliyetlere de, “Bilim” denilir. İlim veya bilimin amacı, tabiatı tam ve eksiksiz olarak anlamak, eşyanın veya varlığın hakikatini kavrayabilmektir. Sonuç olarak bilim ile dinin nihai amacı, dünyaya gelen insanın huzur ve mutluluk içerisinde yaşaması ve ahiretini mamur etmesine yardımcı olmasıdır.

SAÇMA SAPAN CÜMLELER KURULUYOR

Yıllardır bir tartışmadır, yaşanır gider. Hatta toplumun büyük bir kesiminde tartışma, yerini “kabulleniş”e bırakmıştır. “Bilim adamları ateisttir.” “Bilim ile din yan yana olmaz.” “Allah diyenden, bilim adamı olmaz” gibi saçma sapan cümlelere muhatap oluruz. Karşımızdaki kişi, öğrenme arzusundaki biriyse anlatırız doğrusunu. “Katır inadı” olduğunu sezdiğimiz biri varsa karşımızda, başımızdan savarız gider. Geçtiğimiz günlerde gerçekten öğrenme arzusunda olan bir kardeşimle karşılaştım. Hoş sohbet kardeşimle sağdan soldan laflarken, “Din-Bilim” ilişkisine geldi konu.

DAĞLAR İLE DEPREMLER ARASINDAKİ İLİŞKİ!..

Hemen her konuyu bilen (!) ve hemen her konu hakkında fikir beyanında bulunmaktan çekinmeyen ve kendi dışkısını yemesi vasf-ı  mümeyyizi olan, Prof. Dr. Celal Şengör’ün, dağlar hakkındaki Kur’an’ın beyanına itiraz etmesini hatırlattım kendisine. Aylar önce kaleme aldığım, “İnançsızlığını, bilim sosuyla yediren adam” başlıklı yazımdan örnek verdim. Söz konusu yazımdan alıntıyla, “Prof. Celal Şengör, 2019’un Ocak ayında katıldığı bir televizyon programında “Kur’an’da “Biz dağları, karaları zelzeleden korusun diye yarattık.” diyor. Tam tersi. Dağların olduğu yerde müthiş zelzele olur. Karaların canını okur. Dümdüz yerde zelzele olmaz. Ben bilim adamıyım. Okuyorum. Sonra gidip bu işi bilen adamlara soruyorum. Okuyorlar ve evet doğru diyorlar.” demişti.  Şengör, dağların arzın sükûneti için irsah edilmesine itiraz ederek, “Ekseri depremler dağlık bölgelerde oluyor. Eğer dağlar depremi engelleseydi, orada depremler daha fazla olmazdı” diyor. Hâlbuki depremlerin oralarda daha fazla olması, bilakis dağların arzın sükûneti için yaratıldıklarını gösterir. “Eğer o dağlar o bölgelerde olmasaydı, depremlerin etkisinin ne derece yıkıcı olacağını siz düşünün.” ifadelerini kullandım arkadaşıma.

MESLEKLERİNİN İÇ YÜZÜNÜ GÖREMİYORLAR

Celal Şengör örneğini vermemin sebebi ise ateist olmasıdır. “Neden ateist oldunuz?” sorusuna verdiği cevap “Bir Tanrı’nın varlığı hakkında en küçük bir işaret göremedim.” şeklindedir. Kainatın ve dünyanın bütün detaylarına bakan, ancak bunların bir yaratıcısı olması gerektiğini göremeyen Celal Şengör örneğini verince, arkadaşım şöyle bir soru sordu: “Böyle koca koca adamlar (!), bunu akıl edemiyor mu?” Cevaben: Bu tipler için “Allah” demek, bilime hakarettir. “Allah” demeden fikir yürütürler. Lakin kendi mesleklerinin iç yüzünü göremezler. Görseler, savundukları fikirlerden, nefret ve esefle kaçarlar. “Her ne bilmek seni Allah’a götürüyorsa o ilimdir.” düsturunun hilafına; “Her ne bilmek seni Allah’tan uzaklaştırıyorsa, o bilimdir.” tezini (!) savunurlar.

Baktığınız zaman, Kur’an-ı Kerim’in hiçbir ayetinde, Peygamber Efendimiz’in (sav) hiçbir hadisinde ve bizatihi yaşantısında, bilime ters-aykırı tek bir işaret bulamazsınız (Meğer o bilim, istikameti muhafaza ede…).Tam tersine, bilime ve bilim insanlarına, en üst düzeyde saygı gösterilmesi ve çalışmalarında kolaylık sağlanmasını amaçlayan bir yol izlediğini görürsünüz. Hatta islam bunu, “Farz-ı kifaye”  emirler şeklinde tasnif ederek; devleti bu hususta mükellef tutmuştur. Gerçekten de inancımız, Müslüman için “Çin’de bile olsa”, ilmi öğrenmeyi farz kılmıştır.

Selam ve dua ile...

Fiemanillah...