Bu nasıl çürüme?

Abone Ol

PKK ve FETÖ’nün yayın organı olan işlev gören bir gazete, klasik yalan manşetlerinden birini attı geçtiğimiz günlerde. Ara parantez açayım: Biz bu gazeteyi ‘’Cumhuriyet’’ adıyla tanıyoruz. Sözcü, Oda TV vb. ideal ortaklarıyla beraber ‘’atatürkçü’’ bir çizgide çağdaş çağdaş terör örgütü propagandası yapıyorlar senelerdir…

Her neyse devam edelim. Meramım başka bugün.

ATV Haber Koordinatörü Murat Gener’in Ayasofya’daki Cuma namazına katıldığını ve bu sebeple Covid-19 virüsü kaptığını iddia ettiler.

Elbette haberin yalan olduğu birinci ağızdan tescillendi. Gener, hasta yatağında bu ahlâksızlığa laf yetiştirmeye çalıştı günlerce.

Neden böyle bayağılıklara başvurduklarını çok iyi biliyoruz.

Tıpkı, virüs salgının çok daha faal olduğu dönemlerde, ‘’laik’’ meslek odalarının hiçbir sağlık tedbirine uymadan binlerce kişiyle sözde ‘’adalet’’ yürüyüşü yapmasına sustuklarını bildiğimiz gibi…

Hitap ettikleri kitleyi her yeni yalanda nasıl tavladıklarının farkındayız.

Konu Cumhuriyet, Sözcü yahut Oda TV değil. Fox TV’ye bile değinmeyeceğim. Tek bir medya organı üzerinden konuşmayacağım. Hepsi birbirinin reprodüksiyonu ne de olsa. Çeşitli finans-kapital kodamanlarından yevmiye alarak çalışıyor, ortak bir çatı atında farklı isimlerle kopya işçilikler çıkarıyorlar. Kamuoyunu bilgilendirmek için değil, tam bağımsız Müslüman Türkiye aleyhine kurgulanan algı evrenini sabit fikirli kitlelere aşılamak amacıyla çalışıyorlar.

Meselem bu da değil aslında, uzatmayayım.

Mezkûr manşetin altına yazılan sosyal medya yorumlarını okuyunca, nasıl bir güruhla aynı toprakları paylaşmak zorunda kaldığımızı bir kez daha anladım. Hayatımız bu kötü insanların küçük dünyalarını tatmin etmekle, onları idare etmeye çalışmakla geçiyor. Devlet olarak attığımız her adımda, bu dıştan güdümlü zihinlerin kronik reaksiyonlarını hesap etmek zorunda kalıyoruz. İlerici hamlelerimizi daha da ileri taşımakla meşgul olacakken, milletçe, bu kalitesiz tiplerin ‘’ilericilik’’ kılıflı ideolojik zorbalıklarıyla uğraşıyoruz. Kanunla korunuyorlar çünkü. Kanunla korunan putları ve fikirleri var. Zorunlu eğitim bahanesiyle her yeni nesilde çoğalıp karşımıza dikiliyorlar. Güç kaybetmeye tahammülleri yok. Çıkarları için kanlı darbelere alkış tutacak kadar kansız, özgürlüğün yalnızca kendilerine mahsus olduğuna inanacak kadar iki yüzlüler. Kadın bile, onlar için icabında vazgeçilecek bir politika malzemesi…

Boşuna kızmıyorum.

Aşağılık hedefler için kurgulanmış leş bir haberden keyif alıp, haberde bahsi geçen kişinin kimliğine, ideolojisine ve çalıştığı kuruma bakarak;

‘’Son günlerde aldığım en güzel haber.’’

‘’Gebersinler.’’

‘’Hadi bakalım’’

… gibi cümeleler kuran vicdan sefaletine dair konuşacak çok sözüm var.

Gerçi bu isimsiz ‘’çağdaş’’ların, isim yapmış popülerleri de; orada burada hayranlarını ‘’silahlı mücadele’’ye çağırıyor. Atatürkçü sloganlar eşliğinde afyonlu beyinleri kaosa, silahlanmaya, kan emmeye teşvik ediyorlar.

Çok konuştum cebelleştiğimiz bu asırlık düşmanlığa dair, imkân buldukça da inatla konuşacağım.

Türkiye böyle bir gerçeğin pençesinde.

Aklının yanında kalbini de işgalci mühürlere bağlamış harabe kütleleriyle ortak havayı soluyoruz.

Temiz havaya ihtiyacımız var.