Evet, tam olarak nereden başlamam icap eder bilmiyorum fakat şundan eminim; çuvaldızı hiç kendimize batırmadığımız için oldu tüm bunlar. 18 yaşındayım ve tabiri caizse bu iktidarın çocuğuyum. Öncesiyle rabıtam duyduklarımdan, okuduklarımdan ve izlediklerimden ibaret. Yaşamadım ne yaşandıysa. Rahat içinde doğdum ve birkaç pürüz hariç oldukça rahat içinde geçti yaşamım. Bu seçimde ilk defa oy kullandım ve yenildiler, yenildik. Kendimi rahatsız hissettiğim için bu yazıyı yazıyorum, sabahın 5’inde.
Oldukça müteessir ve rahatsızım. Hayatımda ilk defa gördüğüm bir tablo var şu an ülkede. Koalisyon diyorlar, erken seçim diyorlar. Bu işlerden anlıyor değilim. Herhangi bir gencim; kitap okuyan, film izleyen, eğlenen, üniversite sınavına hazırlanan… Dedim ya zaten neredeyse bu hükümetle doğdum büyüdüm diye.
Peki, nedir beni rahatsız eden? Beni rahatsız eden şudur: Kimse elini taşın altına koymuyor, biz de nâkısız demiyor. “Ya biz şurada hata yaptık” diyen AK Parti’li görmedim henüz. İki gündür herkes birbirini suçluyor. “Hepimize yazıklar olsun” dediğimde, “Bize olmasın, HDP’ye verenlere yazıklar olsun” diyor bir arkadaş. Ve eminim bu fikirde olan çok genç ve hatta büyüğümüz de mevcut. Kimse masum değildir, herkes hata yapar. Bu doğanın bir kanunu. Elbette AK Parti’nin de hataları oldu, olmuştur, olacaktır da. Bizim görevimiz, bizim yani halkın görevi uyarmak oldu, oluyor, olacak da. Biz uyardık mı? Uyaran tek tük çıktı, onlar da hemen mahalleden uzaklaştırıldı. Asla toz kondurulmadı partiye. Bakın ben siyasetten anlamam, anlamak da istemem ama bunlar gerçek! Şimdi elimizi vicdanımıza koyma vaktidir.
Toplum olarak bölük pörçüğüz. Herkes birbirine düşman. Kimse yaptığı hata için üzgün değil, hatta hatasını aşkla şevkle savunuyor. Bir kibir almış yürüyor partide. Her türlü torpil, yolsuzluk da mevcut. Belediyelerin hali ortada. Yanlış işler yapıla yapıla olağan işler haline geldi. Hepimiz “olağan suçlular” haline geldik. İşte ben şimdi kalkmış diyorum ki bunlar yanlış. Bunların konuşulması gerek, imaj için susmaya son.
Ama onlar başörtü yasağını kaldırdılar diyorlar ne zaman hataları söylesek. Allah razı olsun, başörtü yasağını kaldırdılar. Gerçekten müteşekkirim. Evet, belki bizzat bir sıkıntı yaşamadım bu konuda. Okulda gül gibi okudum, başımı açmadan sınavlara girdim. Fakat avukat olan annemden nasıl illet bir sıkıntı olduğunu gördüm, ömrümün ilk 16 yılında. Her gün işe gidip duruşmalara giremeden, üstüne üstlük illa ki birinden laf işitip eve dönmenin nasıl zor bir şey olduğunu bildim. İlla ki eve yansıdı. Ailelerin nasıl yıkıldığını da gördüm, görüyorum. Çevrem boşanmış aile çocuğu dolu. Bir kısmı 28 Şubat bir kısmı ise zengin muhafazakarlıkla ilgili. Bu yasak bitti, çok şükür bin şükür. Bunun için teşekkür etmemiz gerekiyorsa teşekkürler AK Parti! Fakat olay artık başörtünün ötesine geçti, başörtü üzerinden yürüyemeyiz artık! Pek çok başka sıkıntı var ve bu sıkıntıları sürekli göz ardı etmekten, örtbas etmekten bir hâl olduk.
Hasılı kelâm bir genç olarak kafam ziyadesiyle karışık. Ne düşüneceğimi, hissedeceğimi şaşırdım. Vatanım için, “bu ülke” için çok endişeliyim. Herkesin birbirini suçladığı şu günlerde gelin çuvaldızı kendimize batıralım diyorum. Hatalarımız için tövbe edelim, yeniden bismillah diyelim, ya Allah diyelim düşelim yola. Sezai Karakoç’un Diriliş Çağrısı’nda dediği gibi: “Milletim! Uyan, kendine gel! Yeni bir sayfa aç. Yeni bir çağ aç. Geçmişte birkaç kez çağ açmıştın. Yine açabilirsin. Yine açabilirsin. Yine açabilirsin.” Türkiye’yi, bu toprakları çok seviyorum ve bugünden itibaren çok çalışıp Türkiye için ne yapmam gerekiyorsa yapacağım fert olarak.
Şimdi temizlik vaktidir. Allah sonumuzu hayretsin.