Bu büyük bir zafer

Abone Ol

Cuma akşamı çocuklarla birlikte babamlardaydık ve hep birlikte akşam yemeğini yedikten sonra Ankara’da ve İstanbul’da bir takım hareketliliklerin olduğu haberleri gelmeye başladı.

Bazıları terör alarmı olduğunu, bazıları tatbikat olduğunu ve bazıları da bunun bir darbe girişimi olduğunu söylüyordu.

FETÖ’nün ordu içine yuvalanan hücrelerinin nihayet harekete geçtiği ifade ediliyordu.

Tüm sivil uçakların uçuşlarının durdurulduğu yönünde haberler vardı.

Fakat o anda havada Konya Havaalanı’ndan havalanmış bir yolcu uçağı vardı.

Darbe girişimi iddialarının söylenti olabileceğini düşündüm.

Yatsıya doğru eve döndük.

Konya sakindi ve hayat normal akışında seyrediyordu.

Ya da bana öyle görünmüştü.

Eve gelip televizyonu açınca işin ciddi olduğunu anladım.

Başbakan Binali Yıldırım da ordu içindeki bir grubun darbe girişiminde bulunduğunu söylemişti.

Yıldırım’ın gerçekleri gizlemeye çalışıp halkı sükunete davet etmek yerine açıkça darbe girişimi olduğunu ilan etmesi isabetli bir davranıştı.

O andan itibaren halk caddelerde, meydanlarda ve AK Parti binaları önlerinde toplanmaya başladı.

Fakat genelde bir tereddüt mevcuttu.

Herkes Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan gelecek açıklamayı bekliyordu.

Erdoğan, “Sakin olun, evlerinizde kalın” mı yoksa “Meydanlara çıkıp halk iradesine sahip çıkın” mı diyecekti.

Cumhurbaşkanı’nın CNN Türk ekranlarından cep telefonu aracılığıyla verdiği görüntülü mesaj dönüm noktasıydı.

Erdoğan darbe girişimine karşı halkı meydanlara çağırmıştı.

AK Parti il binası önüne gitmek üzere yola çıkacaktım ki orada bulunan kardeşim aradı.

“Hükümet Meydanı’na geçiyoruz, oraya gel” dedi.

Gece yarısı Mevlana Müzesi civarından Konya Valiliği önüne doğru  giderken, Alaaddin Tepesi etrafında dolaşırken ülkesinin geleceği için sokağa çıkan, tehlikenin farkında olan ve darbe girişimine karşı direnmeye kararlı çeşitli siyasi görüşlerden yaşlı-genç insanları gördüm.

İslamcı gençlerin yanında ülkücü gençler bozkurt işareti yaparak ve “Ya Allah, bismillah, Allahu ekber” diye bağırarak ülke savunmasında yerlerini almışlardı.

Sadece belirli bir siyasi görüşe sahip olanlar değil, sıradan halk da sokaklardaydı.

Ülkemiz adına endişeli saatler yaşasak da halkımızın ulaştığı bilinç gurur vericiydi.

Arap sokağı da darbe girişimini bizimle birlikte yakından takip etti.

Milyonlarca insan gece boyu uyumayıp Türkiye için dua etti.

Darbe girişimi başarısız olunca da yine bizimler birlikte sevindi.

Arap ülkelerinde Türkiye’yi seven insanlar, halk iradesini hedef alan darbe girişimi Mısır’da olduğu gibi Türkiye’de de başarılı olacak diye çok korktu.

Mısır darbesine destek verenlerin ilk anlarda yaşadıkları ve gizleme gereği duymadıkları sevinçleri hiçbir zaman unutulmamalı.

Türküyle, Kürdüyle, çeşitli siyasi düşüncelerden insanlarıyla darbeye karşı dik duran ülkemin insanları tüm dünyaya büyük bir ders verdi.

Otomobiliyle tankı durdurmaya çalışan kişinin görüntülerini paylaşan bir Twitter kullanıcısı halkın direniş iradesi karşısında şaşkınlığını ve hayranlığını ifade ederek “Aman ya Rabbi! Bu nasıl bir halk” yazmıştı.

O halkın sıradan bir ferdi olmaktan gurur duydum.

Londra’da yayınlanan gazetesinin ilk sayfasında vaktiyle hakkımda haber yaparak “Erdoğan’ın ajanı Suudi Arabistan’ı karıştırmak istiyor” diye hedef gösteren sözde genel yayın yönetmeni özde istihbaratçı bozuntusu, darbe gişiminin ilk başlarında TRT ele geçirildiğinde kaçacağımı imâ ederek, “İsmail Yaşa’ya vize gönderin” diye dalga geçmişti.

Sabaha doğru eve döndüğümde darbe tehlikesi büyük oranda atlatılmıştı ve o tweeti gülerek paylaşmak benim için büyük bir zevkti.

Aylar önce Türkiye’de darbe ihtimali konusunda Arap okuyucularımdan gelen sorulara verdiğim cevapta, Türk ordusunun ülkesini üç kuruşa Körfez ülkelerine satan Abdülfettah El Sisi’nin ordusu gibi olmadığını ve vatansever olduğunu söylemiştim.

İçindeki bir grubun vatana ihanetine destek vermeyerek beni yanıltmayan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne, darbe girişimine karşı halkımızla birlikte kahramanca direnen askerimize ve polisimize de gönülden teşekkürler…