Bir süreden beridir Türkiye gündemi ‘ göçmen-mülteci’ merkezli bir manipülasyonla meşgul.
Bu manipülasyon, kuşkusuz ki göçmenlere karşı acımasız ve insafsız bir saldırıyı motive ediyor…
Saldırının hedefinde ise başta Suriyeliler olmak üzere Afgan, Özbek vesaire gibi göçmenler var.
Kullanılan en temel argüman, milliyetçilik kisvesine bürünmüş ırkçılık…
Öyle ki rahatlıkla “faşizm” diye nitelendirilebilecek bir durumla karşı karşıyayız.
*
Bu hâl öteden beri var ama ne yazık ki başlarda muhafazakâr kitleden yüz bulamayan bu yaklaşım, son dönemlerde onları da ciddi anlamda etkisi altına almış görünüyor.
Bunda, atalarının da göçmen olduğu bilinen Ümit Özdağ ve benzerlerinin mütemadiyen ve sistematik bir biçimde bu hadiseyi kaşımalarının rolü hayli büyük.
*
Sözü dolandırmadan doğrudan ifade edeceğim.
Bu bir toplum mühendisliği projesidir!
Ya da Türkiye üzerinde hesabı olan güçlerin, içerideki iş birlikçiler marifetiyle tatbike çalıştığı bir kaos stratejisi…
Maksat, toplumu infiale sürükleyip Türkiye’ye diz çöktürmek…
Failler ise ABD ve AB kontrolündeki FETÖ, PKK ve benzeri örgütler…
*
Ümit Özdağ hâlihazırdaki konumuyla bu örgütlerin taşeronluğunu yapıyor.
Geçmişte derin devlet adına birtakım toplumsal hadiselerin manipülasyonunda görev aldığını bizzat kendisi ifade etmişti.
Bu açık itirafın içine de sinsice bir fitne gizlemeyi ihmal etmiyor tabii…
Sözüm ona devlete ait birimlerin içerisinde kendisine bağlı bazı şahıslar varmış ve kendisini mütemadiyen bilgilendiriyorlarmış…
Bunu bir TV kanalında açık açık söylemekten çekinmemişti.
*
Peki, neden Ümit Özdağ?
Hayli netameli bir hususta toplumun çeşitli katmanlarından gelebilecek tepkileri asıl failleri gözden ırak tutmak maksadı için özellikle seçilmiş bir isim…
Bahsini ettiğimiz hususta özel bir eğitim aldığı da herkesin bildiği bir hakikat…
*
Ümit Özdağ’ı ‘anladık’ diyelim.
Peki ya kendini muhafazakâr diye tanımlayan kitleye ne demeli?
Aynı yangına odun taşımaktan geri kalmıyorlar ne yazık ki…
Bütün bunların ötesinde bir süreden beridir ‘yetkililerin’ aldığı pozisyon da bunlardan farklı değil.
İkamet süresi dolanları anında sınır dışı etmekten tutun da insanların ‘Arap’ olduğu için Türkiye’ye sokulmamasına varıncaya kadar bir dizi acaibü’l-garaib uygulama…
*
Fitneye çanak tutmak, Müslüman’a yakışır mı sahi?
Bir uçtan bir uca, mazlum halklara kelimenin tam manasıyla “annelik” yapmış Anadolu topraklarında, böylesine yıkıcı bir projeye hamallık yapmak, tarif edilebilir bir aymazlık türü değildir.
*
Bu uygulamalar nedeniyle Türkiye tatillerini iptal eden hatırı sayılır bir Arap turist kitlesi var.
Açık söylemek gerekirse bunlar umurumda değil ama burada kâğıt toplayan gariban çocuklar ile T.C. vatandaşlarının yapmaya tenezzül etmedikleri işleri çok ucuz işçilik karşılığında yapan garibanlar umurumda…
*
Derhâl bu acımasız yöntemlerden vazgeçip Türkiye düşmanlarının arzularına uygun bu uygulamaları sonlandırmak lazımdır.
Yoksa gadab-ı ilahîyi celbedecek bir süreç yaşanır ki bu ateş herkesi, hepimizi yakar.