Başlığı gördüğünüzde aklınıza ilk gelen; geçenlerde ülkemizde ‘‘Black Friday’’ adı altında bazı işletmelerin kutsal günümüz olan “Cuma” gününü indirim bahanesiyle aşağılamasına karşı atak olarak yazıldığını düşünebilirsiniz. Yalnız ben işin o boyutuna ve dini meselesine değinmeyeceğim. Zaten bunu tartışan din adamları olacaktır.
Konuya, kültürel olarak ve geleceğin inşasında en önemli yere sahip kitle olan gençler açısından değinmek istiyorum. Ne tarihi dokumuzda ne kültürel evrenimizde bunun bir örneği yoktur. Ancak son yıllarda ayyuka çıkan ve kültürel yozlaşmanın bariz kanıtı olarak gördüğüm yılbaşı eğlenceleri maalesef toplumumuzun büyük kesimi tarafından benimsenmiş ve içselleştirilmeye çalışılmaktadır. Bir kıssa ile örneklendirecek olursam; Eskişehir’de bir tramvay seyahatim esnasında küçük bir çocuğun annesine cadılar bayramını ne zaman kutlayacaklarını ve Noel Baba’nın ona neler getireceğini sorduğuna şahit oldum. Belki bazılarımız buna çocuk aklı diyecektir ama bu bariz yetişen neslin kültürümüze ne kadar yabancı olduğunun ve bizler tarafından ne kadar kendi kültürümüzün anlatılamadığının bir örneğidir.
Koca koca AVM’lerin baştan aşağı süslendiği ve kapılarına kocaman geyiklerle Noel Babalar koyulduğunu görüyoruz. İnsanlar çam ağaçları alıp süslüyor ve birçoğunun bunu neden yaptığına dair bir fikri bile yok. Yılbaşı yaklaşırken hindiye müthiş bir talep var ve bunun reklamları da ayyuka çıkıyor. Bu bize sistemin alışveriş ve harcama ekonomisiyle sektör oluşturma çabasıdır. Dini bir ritüel olarak görülmediği ve özenti olarak yapıldığı ortada da olsa, başka bir toplumun fidanlarının aşısı olarak görülebilir ve maalesef ki aşının büyük ölçüde tuttuğunu söyleyebiliriz.
Peki aynı ilgiyi kendi dini bayramlarımızda ya da kültürümüze daha uygun Hicri yılbaşında görmek mümkün mü? Tabii ki hayır. Yılbaşı gibi özenti kültürü bir adeti kabullenmek ilericilik sayılırken örf ve adetlerimizden gelen kültürel aktivitelerimiz gericilik sayılıyor. Yılbaşını kutlayarak muasır medeniyetler seviyesine bir adım daha yaklaştıklarını söyleyenler şunu bilmelidirler ki o gece muasır medeniyetler seviyesine bir bar klozetine kafayı sokarak istifra etmekle çıkılmıyor. Bu anlayıştan kurtulmalıyız. Bunu uzun bir süreçte kaybettik ve kazanması da bir o kadar uzun sürecektir belki.
Ancak geleceğimiz avuçlarımızda kalsın istiyorsak bu topraklarda yeşeren ve yeşerecek olan fidanların soludukları havada içtikleri suda bu topraklardan olmalı. İthal gelenekler bu fidanların köklerini çürütecek, bu topraklardan sökecektir. Burada en önemli görev ailelere düşmekte. Aileler, özellikle yılbaşı konusunda yapılacak olan çekiliş, kutlama vs. gibi etkinliklere “çıkıntılık” yapmayayım diyerek sessiz kalmamalı. Çocuklarınıza, bize ait olmayan öğretilerin empoze edilmesine karşı durun.