Yeni yıla nasıl girersen öyle geçer diye bir klişe vardır. İnanır mısınız? İnanması kolay değil biliyorum. Fakat bunun asıl altında yatan duygusu nedir diye düşündüğümde şu kanıya vardım. Yeni bir başlangıca ya da yeni bir işe nasıl başlarsanız enerjinizi o bütüne yayabilirsiniz. Bazıları 2022’ye girme biçimimizi ‘helal’ bulmayabilir. Kullandığımız takvim yapraklarına yüklediğimiz anlamlarla ilgili bir durum diye düşünüyorum. Kim neye ne anlam yüklüyor kalbiyle ilgili bir durumdur. Mesela bir işe başlarken besmele çeken bir insan yeni yıla girerken de çekse kendi anlamını yüklemiş olmaz mı?
Neyse bu söylediklerim bazen içerisinden çıkılmaz sığ bir tartışma olarak kalıyor çoğu zaman. Ben 2022’ye girerken hem gönül ferahlığı içerisinde hem de dertli bir dolap gibi girmeme sebep olan şeyi açıklayacağım. Bu girdabı yaşamama sebep olay şey: ‘Turan Caddesi No: 25 adlı kitap. Tiyatro Sanatçısı ve Yazar Hakan Güneri’nin yazdığı bu romanı okuyarak girdim 2022’ye. 2022’nin ilk saatlerinde bitirdim kitabı. Karın boşluğuna yediğiniz bir yumrukla nasıl afallarsanız işte öyle sersemletti kitap beni. Ali Şeriati “Sizi rahatsız etmeye geldim” derdi. Bu kitap da bizi rahatsız etmek için yazılmışa benziyor!
Turan Caddesi No: 25 bir kitap ismi olduğu kadar açık bir adres aynı zamanda. Kahramanımızın oturduğu ev, kilit anların yaşandığı alan. Turan Caddesi’nin bulunduğu bölge de Taksim’de bulunuyor. Kitap’ta Taksim’de yaşanan acı insan hikayelerini okuyoruz. Onlarla sokak aralarında dolaşıyoruz. Bazen meydanda ıslak hamburger yerken bazen koşup dövülen bir travestiyi kötülerin elinden kurtarıyorsunuz. Yani kitabın kahramanların anlatımıyla sürüklediğini ve hemen bizleri atmosferine dahil ettiğini söyleyebiliriz.
Romanda hayran kaldığım bir şey var ki o da kesinlikle romanın kurgusu ve matematiği! Bir dizi filmin içerisinde hissettim. Bu bölümlerin birbirine nasıl ustaca geçtiğini gördükçe sevdim, sevdikçe düşündüm, hayal ettim. Bir müddet hayalimde Turan Caddesi’nde yaşamaya karar verdim. Zorlandım ama o caddede yaşarken. İnsanlar pek tekin değiller. Kimseye güvenemiyorum. Uyuşturucu pazarlıkları, insan ticaretleri, küçük çocuklara cinsel istismarlar, birbirini takip eden silahlı adamlar… Sizce hayali bir yere mi düştüm? Roman zaten hayal etmenin en güzel yapıldığı mecralardan değil mi? Fakat gerçekliğin de tüm çıplaklığıyla ortaya serilen bir edebi türdür. İkisini de düşündüm Turan Caddesi’nde yaşarken.
Yazar Hakan Güneri Turan Caddesi No:25’i yazarken yalnızca bir cinayet romanı yazma peşinde olmadığını iliklerimize kadar hissettiriyor. Romanın iki kahramanı var bence: bir travesti ve baş komiser. Travestinin yaşadıkları, ön yargılarımızla boğuşmamız, sokak çocuklarının halleri ve bir baş komiserin zihinsel dünyasında yaşadıkları. Ben kitabın kesinlikle toplumsal gerçekçi bir roman tarzı benimsediğini düşünüyorum. Romanın içerisindeki bazı küfürler ve müstehcenlikler sakın sizi bir yeraltı edebiyatı mı diye yanıltmasın! Roman; şehrin ezilenlerinin, ötekileştirilenlerinin ve acımasız ruhlarının buluşma noktası olarak ciddi bir toplumsal gerçekçilik barındırıyor.
Kitapta tadı damağımda kaldı diyeceğim nokta ise derinlik. Romanın kahramanları üzerinden yapılan tahliller ve anlatıların bazı yan karakterler üzerinden de anlatılması bizleri daha mutlu edecekti. Fakat kitabın sonunun tamamlan-ma-mış olması belki devamında olur diye düşündürdü.
Yeni bir roman yazıldığında sorduğum soru: “Ne kadar cesaret içeriyor?”. Bu sorunun temelinde yeni şeyler söyleme hali yatıyor. Hakan Güneri Turan Caddesi No: 25’i korkusuzca, ustaca ve incelikli bir şekilde yazmış. İncelikli işlemelerinde ve tahlillerinde tiyatro sanatçısı oluşunun da etkisi büyük. Kendisini tebrik ediyorum. Edebiyat dünyamız için heyecanlandık.
Bu arada küçük bir tavsiye: sinematografik bir tarzda yazılan bu kitap kesinlikle usta eller tarafından bir dizi filme de dönüşmeli.
Keyifli okumalar.