Gündem

“Bizi öldürürler mi?”

Abone Ol

3 Ağustos sabahı gazeteye gitmek için evden çıktım. Vatan Caddesi Emniyet Müdürlüğü’nün yanından yürüyüp Metro Emniyet İstasyonu’na gidiyorum. Cadde araç trafiğine kapalı sadece kaldırımdan yürüme yolu açık. Emniyet arka girişine denk gelen yerde iki Jandarma, polislerle konuşuyor. İkisi de uzman çavuş ve jandarma yazan yelekleri var.

Birkaç kişi hemen köşedeki büfenin önünde dikilmiş askerlere bakıyordu. Anlık bir merakla izleyen vatandaşlara “Ne oluyor” diye sordum. “Asker gelmiş, ne olur ne olmaz diye bakıyoruz” dedi vatandaş.

Benim de durduğumu gören bir iki kişi daha yanımıza gelince dikkat çekici bir kalabalık olmaya başlarız, gereksiz bir toplaşma olur diye “Hadi yürüyelim” dedim ve ayrıldık oradan. Yürürken konuşmaya başladık. “Asker niye burada”, “Ne oldu”, “Niye geldi”, “Polise zarar verirler mi” diye şüphelenmiş vatandaş.

Bu hal üzücü olmanın, olmamın ötesinde tehlikeli bir boyuta varmaya başladı. Bu tehlikeli hali temizleme sorumluluğu doğrudan ve sadece TSK’ya aittir.

Açık konuşmak gerekirse, Emniyet’in orada jandarmayı görünce “Bizi öldürürler mi” diye soran çocuğun önünde diz çöküp dakikalarca “Ordu” ve “Millet” üzerine yaptığım açıklama inşallah ikna edici olmuştur. Değilse o çocuk gibi düşünen gençlerin aklındaki “15 Temmuz” darbesinin zararları FETÖ’yü mumla aratır bize. Askeri görünce “Bizi öldürdüler mi” diye soran çocuk büyüdüğünde başka sorular soracaktır. Allah bilir, o sorularına hangi sapıklar, hangi düşmanlar, hangi ajanlar cevap verecektir. İşte yarın ajanların, düşmanların ve içimizdeki hainlerin zehirli cevaplarıyla doldurmaması için şimdiden doğru açıklamalar yapılması lazım.

15 Temmuz saldırısında yaşananlar, gençlerin kafasında şeytanın girebilmesi için çatlaklar oluşturdu. Darbenin tam ortasında olduğumuz için farkında değiliz. Zaman geçince, bir nesil ölüp yerine başka bir nesil geldiğinde biz farkında olmayacağız ama şimdinin çatlakları büyüyecek ve derin ayrılıklara dönüşecek.

Bugün TSK nasıl yapar bilmiyorum ama bir yolunu bulup bu çatlakları tedavi etmek zorunda. Ne pahasına olursa olsun, ne denecekse densin ama sonunda “Eyvah asker” diyen şüphe bulutları dağılsın.

TSK, milleti bir tehdit olarak görmediğini ordunun sadece ideolojik olarak örtüşen bir grubun kalesi değil de milletin tamamının ordusu olduğunu tekrarla ve ısrarla ifade etmelidir.

Güven en büyük yatırımdır ve dönüştürücü, ıslah edici etkisi vardır. Bu sebeple TSK dışında kalan sivillerin, meydanın ve siyasilerin akılda kalıcı ve etkileyici güven ifadeleriyle bu çatlağın tedavisine katılmaları gerekir…

Erem Şentürk