Cumhuriyet, büyük sancılar ve yokluklarla kuruldu. Demokrasi’nin tüm dinamikleri ile hüküm süremediği uzunca yıllar yaşandı. Tek partili hegemonya ancak 1945 yılında aşılabildi. 1950 yılında Menderes hükümeti işbaşına geldiğinde, ülke tarihin de yaşanacak bir dizi karanlık ve trajik yol kazalarının temelleri kurumsallaştırıldı.
6-7 Ekim olayları öylesine bir toplumsal hezeyan değildi. Kayseri başta olmak üzere, Anadolu’nun çeşitli illerinde cereyan eden gösteri ve provokasyonlar, içimizde oluşan yerel artçı sarsıntılar ya da yanlış anlamalar falanda değildi.
***
70 muhtırası, Natocu generallerin karşı darbesiyle ülke’nin felaketten kurtarılması değildi. CIA’in Avrupa ve Türkiye’de “Gladyo, Özel Harp “ yapılanmalarını oluşturması bir müttefik dayanışması değildi. Yine CIA’in hem Solculara hem de Ülkücülere aynı anda silah satması da.
***
1 Mayıs 1977 yılında Taksim’de yaşanan katliam .MHP İstanbul İl Başkanı Recep Haşatlıoğlu’nun silahlı saldırı sonucu öldürülmesi.
Sivas’ta ve Maraş’ta Alevi ve Sünni vatandaşlar arasında çıkan/çıkartılan çatışmada yüzden fazla kişi’nin hayatını kaybetmesi. 1 Şubat 1979 tarihinde Milliyet gazetesi yazarı Abdi İpekçi otomobilinde uğradığı suikastla öldürülmesi . 27 Mayıs 1980 tarihinde Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak’ın uğradığı suikast ile hayatını kaybetmesi.
Bunların hiçbiri biranda olmadı. Ve bunların hiçbiri içimizdeki sosyolojik ve politik erozyonların, dejenerasyonların bir sonucuydu.
1970’li yıllarında CIA’nın Türkiye şefi olan Paul Henze generallere yakındı. 12 Eylül darbesini Başkan Jimmy Carter’a “bizim çocuklar başardı” diye haber vermişti. Buda bir dedikodu falan değildi. Gerçeğin ta kendisiydi.
***
2 Temmuz 1993 tarihinde çoğunluğu Alevi 33 yazar, ozan, düşünür ile 2 otel çalışanının yanarak ya da dumandan boğularak hayatlarını kaybetmesi 28 şubat postmodern darbenin ilk ayak sesleriydi. 94 “Gazi” olayları. Faili meçhuller, tutuklamalar, yargısız infazlar.
Fadime Şahinler, Müslüm Gündüzler, Ali Kalkancılar günlük hayatımızın normal akışında karşımıza çıkan 3. Sayfa haberleri kadar sıradan değildi. Siparişle montajlanan filmler, gizli ellerce servis edilen videolarda.
***
Ergenekon, Paralel Yapı, 7 şubat darbesi, 27 nisan e muhtırası makus talihimizin bir tekrarı değildi. Gezi olayları, zirve yayınevi katliamı, Danıştay saldırısı, Hrant Dink’in katledilmesi, rahip Santoro cinayeti, 7 haziran seçimleri öncesi ve sonrası. Bunların hiçbiri sadece kendimizle ilgili değildi. Tamamı dışarıdan ithal kaoslar, çatışmalar, acılardı. Şimdi bu saldırlar daha yoğun ve daha sofistike bir biçime dönüştü. Ve bitmeyecek. Bizden istediklerini alana kadar bitirmeyecekler. Terör, canlı bomba artık ne olursa. Biz bu kafa’dan, bu akılsızlık ve şuursuzluktan sıyrılamadıkça, bir olamadıkça bitmeyecek. Çünkü bizi bize bırakmazlar kolay_kolay.