“Sancak düştüğü yerden kalkar” lafını duydunuz değil mi? Sancak burada düştüğü için buradan kalkacağını biliyorsunuz değil mi? Öyleyse, başlıktaki sorunun cevabının, 3 Mart 1924’te düşürdükleri sancak bir daha kalkmasın diye saldırdıklarını da biliyorsunuz…
Peki bir soru soralım o zaman:“Ne demek bu sancağın düştüğü yerden kalkması?” Ne olacak, ne olmasını bekliyoruz? Ben size söyleyeyim; düşen sancak şu anda yeniden dalgalanmaya başladı, ama sancağın dalgalanmasını doğru tarif etmediğimiz için farkında değiliz.
Mesela enerji için Batı’ya yılda 60 milyar dolar para ödeyen bir ülke olarak kendi enerjimizi kendi kömürümüzle, kendi barajımızla, kendi nükleer santrallerimizle üretmeye başlamak sancağın dalgalanmasıdır. Çünkü prangalarından kurtulup özgüven kazanmak sancağın dalgalanması demektir.
Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane6 Kasım 1903 tarihinde Abdülhamid Han Hazretleri tarafından açılmış büyük çaplı 314 hastaneden biri. Açılış amacı, İslam coğrafyasına sağlık personeli yetiştirmek ve oralara tıbbiyenin hizmetlerini götürmek. Maşâllah, bârekallah… Dün kutlanan 14 Mart Tıp Bayramı ilk defa orada başlamış mesela. 1919 yılında İngilizler İstanbul’u işgal ettiğinde, “Bizi Osmanlı’dan kurtarın” diye yalvaran, çağdaş ve modern Türkler’in alkışları arasında İstanbul’a giren İşgalci İngilizler, ilk evvela toplanmayı yasaklamışlar. Üç kişinin bir araya gelse tutuklandığı bir dönemde, “Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane” öğrencileri iki kulenin arasına bayrak açıp Milli Mücadele için toplanmışlar. İngilizler hemen duruma müdahale edince demişler ki: “Biz Tıp Bayramı kutluyoruz, her sene bugün yaparız.” Güya Tıp Bayramı diye bir şey için toplanan doktorlar, aslında vatan savunması için toplanmışlar. İşte bugün Tabipler Odası denilen hücrevi her yıl 14 Mart’ta vatan savunması için toplanan doktorların aziz hatırasına ihanet ederek Türkiye’yi dışa bağımlı yapmak için çırpınıyorlar. Ne acı bir çelişki değil mi? Her neyse konumuz bu değil.
İşte şimdiki adıyla Sağlık Bilimleri Üniversitesi olan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane, 1933 yılında Haydarpaşa Lisesi’ne devrediliyor. Çünkü Osmanlı’nın dünyaya hizmet dağıtmasının; yani sancağın dalgalanmasının kesilmesi gerekiyor, çünkü İngiliz öyle buyuruyor! Böylece Sağlık Bilimleri Üniversitesi amacından koparılıyor ve küçültülüp yok ediliyor.
Bir daha gelelim başlıktaki soruya: Bize niye saldırıyorlar?
2015 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan, Abdülhamid Han Hazretleri’nin doğum günü ve aynı zamanda Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’nin açılış tarihi olan 6 Kasım’da yeniden, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’yi,Sağlık Bilimleri Üniversitesi adıyla açıyor. Bunlar bizim gözümüzden kaçıyor; ama gâvur öyle bir farkında ki her şeyin. “Eyvah” diyor, “Biz 1933 yılında düşürdük bu sancağı, yeniden kaldırıyor bunlar” diyerek öfkeleniyor. Haklı mı peki korkmakta? Haklı tabii, çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın düştüğü yerden kaldırdığı sancak yeniden Somali’de dalgalanıyor.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Somali’de açtığı Tıp Fakültesi’nde ve hastanesinde Afrikalı doktorlar Türkçe konuşarak eğitim alıyor, hizmet veriyor. Yeter mi, yetmez… Sırada Sudan var; yakında açılışı yapılacak ve Filistin Tıp Fakülteside planlama aşamasında. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cevdet Erdöl ve öğrencilere Türkçe öğreten Yunus Emre Enstitüsü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın düştüğü yerden kaldırdığı sancağı taşıyan kahramanlar. Allah hepsinden razı olsun. Şimdi anladınız mı Erdoğan’a niye bu kadar çok saldırıyorlar? Sancağı alıp kaldıran çalışkan, inançlı, idealleri olan, oturup şikâyet etmek yerine çalışıp tarihe yazılan insanlar var Türkiye’de. En çok onlara saldırıyorlar, en çok onlar; hatta onların çocukları bedel ödüyor. En çok onlar yoruluyor, en çok onlar yaralanıyor. Onlar, düşen sancağı kaldırıyorlar işte…
Sen gâvur olsan saldırmaz mısın Türkiye’ye? Sancak düştüğü yerden böyle kalkıyor işte ve iktidarlarını yitiren sömürgeci Batı tam da bu yüzden saldırıyor işte…