Birlik ve bütünlüğün önemi

Abone Ol

Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki gün CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı ve Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu kabul etti.

Görüşme talebi İmamoğlu’ndan gelmişti.

Erdoğan da olumlu yanıt vererek Perşembe günü Beştepe’de görüşmenin gerçekleşmesini sağladı.

İmamoğlu, görüşme sonrası gazetecilere yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı’ndan oy istediğini söyledi.

Öğrendiğimize göre Erdoğan’ın bu isteğe cevabı gülümsemek olmuş.

Türkiye 31 Mart’ta oldukça önemli bir seçime daha şahit olacak.

Fakat bunun demokratik bir yarış olduğu hiçbir zaman unutulmamalı ve seçim sürecinde ülke içinde gerginlik çıkarmaya çalışanlara fırsat verilmemeli.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir süre önce annesini kaybeden piyanist Fazıl Say’a telefon açarak taziyede bulunmuştu.

Fazıl Say da bunun üzerine Erdoğan’ı 18 Ocak’ta düzenleyeceği konsere davet etti.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı’nın konsere katılma konusunda olumlu yönde bir arzusu olduğunu açıkladı.

Erdoğan, geçen Ekim ayında da Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) mezuniyet töreninde açtıkları pankartın ardından gözaltına alınan öğrencileri Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde kabul etti.

Bunlar gerekli ve güzel adımlar.

Bölgemizde çok önemli gelişmeler yaşanıyor ve Türkiye hayati öneme sahip bir dönemden geçiyor.

Bu dönemde yapay sorunlarla gerginlik çıkarıp siyasi çıkarlar için halkı birbirine düşman etmeye çalışmak, ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür.

Çünkü dışarıdan ülkemize yöneltilecek her türlü tehdide güçlü bir şekilde karşı koyabilmek için öncelikle içeride birlik ve bütünlüğü sağlamamız gerekiyor.

Tabii bu, bilumum muhterisleri, kaprisli ve saplantılı bir takım insanları ne pahasına olursa olsun mutlaka hoşnut edeceğiz anlamına gelmiyor.

Beklentilerin tamamını karşılamak ve herkesi memnun etmek elbette mümkün değil.

Önemli olan toplumu bölecek çatışma dilinden uzak durmak.

Çevremizdeki yangına baktığımızda birçok ülkenin halkıyla ve devletiyle birlik ve bütünlüğü sağlayamadığı için bölgesel ve küresel güçlerin çatışma alanına döndüğünü görüyoruz.

Türkiye geçmişte benzer birçok girişime maruz kaldı.

Sağcı-solcu, Türk-Kürt, Sünni-Alevi, dindar-laik ve benzeri fay hatlarını harekete geçirerek ülkemizi iç çatışmaya sürüklemek istediler.

Bugün de Türkiye’nin güçlenmesini ve çevresinde olup bitenle ilgilenmesini istemeyenler ülkemizin enerjisini iç sorunlarla boğuşarak tüketmesi için çeşitli planlar yapıyorlar.

Halkı sokağa davet ediyor, her fırsatta gerilimi tırmandırmaya ve ülkeyi karıştırmaya çalışıyorlar.

Allah’a hamdolsun ki, halkımız artık bu tür oyunlara prim vermiyor.

Siyasi liderlerin attıkları olumlu adımlar ve kullandıkları yapıcı dille birlik ve bütünlüğe katkıda bulunmaları da kriz tellallarının işini zorlaştırıyor.

Türkiye’nin önünde oldukça önemli dış sorunlar ve egemenliğine yönelik ciddi tehditler var.

Ülkemizin güçlenmesini kendileri için tehlike gören ülkelerin elleri kolları bağlı oturduklarını ve boş durduklarını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

İsrail, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’dan gizli servis yöneticilerinin geçen ay gizli bir toplantı yaptıkları öne sürüldü.

Middle East Eye haber sitesinin iddiasına göre, toplantıya katılan MOSSAD Başkanı Yossi Cohen muhataplarına, “İran’ın gücü kırılgan. Asıl tehdit Türkiye’den geliyor” dedi.

Haberde dile getirilen iddiaların doğruluğu bir yana, Türkiye’nin söz konusu ülkeler tarafından ciddi bir tehlike olarak görüldüğü gerçek.

Düşmana fırsat vermemek için safları sıklaştırmak zorundayız.