Birkaç değil birçok iyi adam lazımmış!..

Abone Ol

EURO 2016’daki gruptan çıkma adına üç perdelik oyunumuzun ikincisi ve en zor olanına geldik. İspanya ile karşılaşacağız. İlk oynadıkları Çek Cumhuriyeti maçıyla şöyle bir irdeleyecek olursak, matadorlar oldukça sıkıntılı bir 90 dakika geçirmişlerdi. Üstelik oyunun sonlarına doğru atılan tek golü de defanstan kopup gelen Gerard Pique ile bulmuşlardı. Çek maçına çıkan 11 sıkıntılı anlar yaşarken özellikle Cesc Fabregas başta olmak üzere Morata ve Nolito beklentilerin çok çok uzağındaydılar. Lakin karşımıza çıkacak takım sonuç itibarı ile İspanya ve turnuvanın belki de Almanya ile birlikte finalinde göreceğimiz favori takımlarından bir tanesi.

Bize gelecek olursak; aslında bizim kaybedecek hiçbir şeyimiz yok. Tam aksine kazanacağımız çok şey olabilir ama bunun için öncelikle takım olarak panikatak nöbetlerine girmeden futbolun cesur ve yürekli olan kısmını sahnelemeliyiz. Futbolda risk ve sorumluluk almazsan sonuç da alamazsın. Yani risk almalıyız, topa basarak, pas yaparak, alan daraltarak, oyunu kontrolümüzde tutarak. İspanyollara göz açtırmadan her fırsatta, özellikle ikinci bölgede rakibi pres altına alarak, ikili mücadelelerde rakibe top göstermeyerek, tatlı ama sert futbolumuzla rakibi yıldırmalıyız. Kısacası oyun anlayışımızı İspanyollara kabul ettirmeliyiz, amatör ruh, profesyonel düşünce ile ayakta dimdik durarak.

Defansımızda özellikle sağ ve sol kanatlardan Gökhan ve Caner’in, orta alanda ise Arda ve Hakan Çalhanoğlu’nun performansları belirleyici olacak. Forvet hattında kontra çıkışları düşünerek Burak Yılmaz’ı tercih etmemiz lehimize olur diye düşünüyorum. Tabii ki durarak oynayan bir Burak Yılmaz değil, atacağı deparlar ve yapacağı presle rakip defansın çıkmasına engel olacak bir Burak’tan bahsediyorum.

Millet olarak bizler de tez zamanda aklımızı başımıza devşirmeliyiz. Hâlâ Ozan’ın saç mevzuu devam ederken, Emre Mor’un Modric’li selfie olayına takılıp kafa bulandıranlar var. Fatih hocanın dediği gibi, delinin biri kuyuya bir taş atıyor ondan sonra çıkar çıkarabilirsen. Kimse de bunlar bizim çocuklarımız diyerek sahip çıkan yok. Mustafa Denizli hocamın geçmişte söylediği bir söz vardı hani, “İçimizdeki İrlandalılar…” Sanki bazıları kasten yapıyor, huzur olmasın, sürekli ortam karışsın diye. Kimileri vatanımıza, devletimize, devletin başındaki büyüklerimize inat elin Rus’unun yanında yer alır, kimileri teröristle kol kola ülkenin doğusundaki vatandaşını yıldırarak toprağına çöreklenir, bir diğeri kanımı dökmeden başkanlık sistemi kuramazsınız edebiyatı yapar, ötekileri Almanya meclisinde soykırım yalakalığı yapar, birileri de ay-yıldızlı takımla ve çiçeği burnundaki gelecek vadeden gençleriyle uğraşır. Bırakın da ağız tadıyla takımımızı izleyelim. Bu çocukları bırakın da rahat kafayla futbollarını oynasınlar. Bu bizim takımımız, bunlar bizim çocuklarımız diye bilmeli insanlar.

Birkaç iyi adamdan bu kadar hasat elde ediliyorsa… demek ki, bize birkaç değil birçok iyi adam lazımmış!..