Her bir insan özeldir; yaratılmışlar içerisinde, yaratılış itibarı ile müstesna bir yere sahiptir.
Yaratılış amacına uygun davranıp davranmaması insanın kendisine bırakılmıştır.
Uygun davranırsa eşrefi mahlûkat, yani yaratılmışların en şereflisi olma payesini hak eder; aksi durumda esfele safilin, yani aşağıların aşağısı, en sefil hal derekesine düşmekten kurtulamaz.
İnsanlar, farklı coğrafyalarda, farklı ülke ve bölgelerde, farklı diller ve kültürlerin içerisine doğarlar.
Bu durum insanın kendi tercihi dışındadır.
Her bir insan farklı farklı imtihanlarla karşılaşır.
Bu durum da insanın iradesi dışında gelişir.
Örneğin kimi varlıkla imtihan edilir, kimi yoklukla; kimi çocukları ile sınanır, kimi çocuksuzlukla; bazılarının imtihanı tokluk, bazılarınınki açlıktır.
Allah bazen vererek sınar, bazen alarak.
Kimi zaman sevindirilerek sınanırız; kimi zaman üzüntü ve korkuyla.
Ama mutlaka sınanırız.
Engelli olmak da sınandığımız alanlardan birisidir.
İnsan, doğumla birlikte hayatının başlangıcında engelli olabileceği gibi, yaşamın ileriki dönemlerinde hastalık, trafik kazası, savaş, deprem vs. gibi nedenlerle de engelli kalabilir.
Engelli olmak hiç şüphesiz o kişi için hayatta bir zorluk oluşturur.
Bu durumun bir imtihan olduğu bilinci ile hareket etmek ve durumu kabullenmek, Allah’ın farklı farklı zorluklarla bizleri sınadığını, bütün bunlara sabredersek ödüllendirileceğimizi düşünmek imtihanı kolay kılacaktır.
Bu imtihanın bizi nereden bulduğunu, niçin bize isabet ettiğini, vs. düşünmek ve sürekli şikâyet etmek, mevcut durumu değiştirmeyeceği gibi, kişinin yeise ve umutsuzluğa düşmesine, yaşam sevincini yitirmesine sebep olacaktır.
Engelli kimselerin aileleri de yaşanılan imtihanın bir parçası olurlar.
Bakımı altındaki kişilerle hayatın zorluklarını birlikte göğüslerler.
Engelli olmak ya da engelli bir yakının bakımı ile uğraşmak şüphesiz kolay değildir; fakat bu kimseler için asıl zorluk toplumdaki diğer insanların tavır ve davranışlarıyla ortaya çıkan zorluktur.
Engellilere dönük nasıl bir toplumsal algının oluştuğu önemlidir.
Bu algı onları sosyal hayata kazandırabildiği gibi, toplumdan uzaklaştırabilir de.
Toplumda engellilere yönelik yanlış bir algı, onları hayattan kopmalarına, sosyal hayattan dışlanmalarına, içlerine kapanmalarına sebep olur.
Engellilik utanılacak ya da eksiklik addedilecek bir durum değildir.
Herkes 1 dakika sonra başına ne geleceğini bilmeden yaşamını sürdürür.
Kimsenin engelli olmayacağına dair garantisi yok.
Her birimiz bir engelli adayıyız aslında.
Yola attığımız bir çöpün, o yoldan geçen herkes için görsel olarak engel teşkil etmesi bir tarafa, görsel engelli birisi için sıkıntı oluşturacağını, düşüncesizce park ettiğimiz aracımızın ortopedik engelli bir vatandaş için zorluk çıkarabileceğini, bakışlarımızın, sözlerimizin, imalarımızın ve yaklaşımlarımızın engel teşkil edebileceğini akıldan çıkarmamamız ve bu konularda insanların kalbini kıran davranışlardan uzak durmamız gerekir.
Biz birbirlerimize engel olmayalım, hayatı kolaylaştıralım yeter.