Bir turnusol olarak ikinci tur

Abone Ol

Şu 28 Mayıs’ta yapılacak ikinci tur, nelere kadir oldu.

Bütün iğretilikleri, eklektik ve uyumsuz zihniyetleri, çıkar denen şeyin ne denli kirli olduğunu çok net fotoğraflarla verdi seçmene.

Birbirini adeta lanetleyenlerin bile aynı masayı paylaşabileceklerini gördük her şeyden önce.

Machiavelli de “Gaye vasıtayı meşru kılar” dediği için artık mutludur, bu sakillik karşısında.

Öyle ya, her şeyi mubah gören hatta teröristlerin açık desteklerini bile lanetlemeyen bir hedef var ortada.

İlk turda HDP’yi dolayısıyla da PKK’yı mutlu eden bir politika izleyen Kılıçdaroğlu ve Masa üyeleri, şimdi de ultra bir milliyetçilikle arz-ı endam ediyorlar.

Bu çok ciddi bir savrulma ve politik iflastır aslında.

Dili çökmüş bir Masa’nın bir anda ultra milliyetçi bir dil ile -faşizme daha yakın olduğu da söylenebilir- Suriyeli savaş mağdurlarını tekrar hedefe koyması bir acziyetin göstergesidir.

Kaldı ki bu ülkedeki her vatandaş da Suriyelilerin vatanlarına dönmesini ister, lakin güvenli olarak.

Bu ülkedeki bütün sıkıntıların sebebini onlara bağlamak da çok büyük bir haksızlık ayrıca.

Kim kimin rızkını yiyor olabilir ki Müslümanca bir bakışta.

Bir sofranın bereketinin, artan kaşık sayısında olduğuna inanan bir millete bu yanlışı kim dikte ediyor acaba?

İnancımıza göre insanı açlıkla korkutan şeytan değil miydi?

Ne zaman melekleri değil de şeytanları dinler olduk biz.

Rızkı veren Allah değil miydi?

Ne ara kuldan bekler olduk biz.

İnsana ancak çalıştığının karşılığı helal değil miydi?

Samimi çalıştık da Allah vermedi mi?

Hep aynı riyakârlığa devam eden ultra milliyetçi kafalar -Allah’tan sayıları az- Arapların parasına yok demeyip varlıklarından da rahatsız olanlar değil mi?

Onları, bir Avrupalıyı eleştirirken gördünüz mü?

Göremezsiniz çünkü Batı’ya karşı ezik bir ruhları vardır onların.

Bu yazdıklarım bir devletin göç ya da turizm politikasını dışarıda bırakmıyor.

Aynı zamanda savaş gibi olağanüstü koşulların varlığından da kopmuyor.

Vicdan en büyük mahkemedir eğer kaynağı, beslendiği değerler sitemi doğruysa.

Bu insanlara sadece bu ülkenin parasını emen “parazit” muamelesi yapmak hem tarihi hem de insani bağlara haksızlıktır.

Ve elbette asrın depreminde hayatını kaybeden 7 bin 500 Suriyeli kardeşimizle birlikte acıları acılarımıza karıştı.

Pandeminin acılarını da birlikte yaşadık; madden ve manen.

Sayıları ayrıca verilmedi ama her gün canımızı yakan ekrandaki kayıpların içinde onlar da vardı.

Bazen sel baskınında bazen bir soba zehirlenmesinde ya da bir yangında hayatını kaybeden kadın ve çocuk Suriyeli kardeşlerimizi dinledik.

Bu topraklarda sadece sefa sürdüklerini iddia etmek, aynı zamanda kattıklarını ya da birlikte çektiğimiz acıları da inkâr etmek değil mi?

Evet, bir gün gidecekler ülkelerine.

Ama bu milletin himayesinde onurlarını, haysiyetlerini canlarını da koruyarak.

Bu sefillerden, fillerin tepişme alanı haline gelmiş bir ülkenin insanlarıyla empati kurmalarını beklemek de beyhude bana göre.

Ve son cümle: Bu milletin, devletin hafızası bir avuç faşistten ibaret değildi, değildir ve asla da olmayacak…