Bir teröristan palazlandırma çabası

Abone Ol

Son bir ay içerisinde iki büyük şehit acısı yaşadık millet olarak.

Rabbim şehitlerimize rahmet, yaralılarımıza şifa -başta aileleri olmak üzere- bizlere de sabırlar versin.

Bütün dünya tarihi şahittir ki hiçbir terör örgütü ya da küçük bir ayrılıkçı grup, tek başına bir devlete -hele de dünyanın en güçlü ordularından birine- kafa tutamaz.

Bu temel hakikat bile tek başına PKK terör örgütü ve uzantılarının yalnız olmadıklarının açık delilidir.

“İblis benim kayınbiraderimdir” diyen Batı’nın mitolojik karakteri Faust gibi en başta “İblis’in kölesi” olmuş PKK terör örgütü ve siyasi uzantılarının, iç ve dış motivasyon kaynaklarını artık çok iyi görüyoruz.

Kış aylarında ve kapasitelerini aşan bir operasyonu herhangi bir destek olmadan yapamayacağı çok açık olan bu örgütün, ABD ve İsrail’in elindeki teknolojik imkânlardan yararlanmadığına bizi kim ikna edebilir?

Gazze soykırımı sebebiyle artık dünyada da çok sıkışan ABD ve İsrail ittifakı, Türkiye’yi kendi iç meselelerine döndürmek için yine PKK aparatını devreye sokmuş görünüyor.

ABD’nin, Türkiye’nin güney sınırlarını ablukaya almak için Irak ve Suriye’nin kuzeyinde PKK eliyle bir “teröristan” kurmaya çalıştığı da gizli bir çaba değil artık.

Hatta sözde bir ordu kurmanın yanında anayasa çalışmalarının bile yapıldığını çok iyi biliyoruz.

ABD’nin geleneksel projeksiyonuna tamamen ters olarak gelişen Türkiye, İsrail’in geleceği için de en büyük tehdit olarak görüldüğü için etrafında örülmeye çalışılan bütün bu musibetlerle uğraşmak zorunda bırakılıyor.

Türkiye’nin ABD’ye rağmen geliştiğini düşündüğünüzde de DEAŞ’a karşı neden Türkiye ile değil de bir terör örgütü ile yol yüründüğünü çok daha iyi anlamış oluruz; hatta bir NATO müttefiki de olunduğu hâlde.

Türkiye bütün bu zorluklara rağmen büyük bir başarı gösterdi ve son yıllarda sadece bölgede değil, bütün dünyada söz sahibi oldu.

İçeride de CHP’nin bütün dezenformasyon ve yok saymayı merkeze alan siyasetine rağmen hem de.

CHP sadece yapılanları yok saymadı elbette.

Daha önce PKK’nin siyasi uzantılarıyla “gizli” olan ilişkisini, şimdi yeni genel başkanıyla “açık” hâle getirerek de ABD vekâletçisi bir terör örgütüne içeriden motivasyon sağladı.

Askerimizin, kurulmak istenen teröristana karşı gerçekleştirmesi gereken sınır dışı harekât tezkerelerine hayır diyerek içeriden bir etkiyle, olup bitenlere motivasyon kaynağı da oldu.

Böyle bir partinin, bir yandan da şehitlerimiz için üzüldüğünü ifade etmesi gerçek anlamda ve en hafif yanıyla riyakârlıktır.

Milletin duygularıyla alay edercesine yapılan açıklamalar, hiç kimseyi ikna edemez.

“Kurtla yiyip kuzu ile ağlamak” sözünün ancak karşılayacağı bu tavır, CHP’nin üzerine yapışmış durumdadır.

Yeni genel başkanıyla CHP, tarihî kodlarına da dönüş yapmış, öyle anlaşılıyor ki “irtica hortladı” sloganını da bu DEM’li sürece eklemiştir.

Bu millet, PKK’nın siyasi uzantılarını kırmızı halıyla karşılayanların, PKK sevici sözde sanatçıların elini öpenlerin samimiyetsizliğinin çok farkındadır.

Türk halkı, 14 ve 28 Mayıs 2023’te nasıl ki bu farkındalığı canlarını çok yakacak şekilde sandığa yansıttıysa 31 Mart 2024’te aynı refleksi bir kez daha gösterecektir.

Çünkü CHP’nin DEM ile olan ve PKK’yı cesaretlendiren tavrının en önemli sebebi seçimlerde almayı hedeflediği oylardır.

Hâl böyleyken milletin cevabı da sandıkta olmuştur, olacaktır.

PKK’nın siyasi uzantısı ile yol yürümenin PKK’ya motivasyon sağlayacağını düşünemeyen bir akıl olamayacağına göre, bugün aziz şehitlerimiz için “üzülüyoruz” demenin de hiçbir karşılığı olamaz.

Üçüncü hâlin imkânsızlığı yasası gereği, CHP hem PKK’nın siyasi uzantılarının hem de şehit ailelerinin acısının yanında aynı anda olamaz.

O, oradadır ya da burada; başkası asla değil…