Seçim günü yaklaşıyor. Heyecan dorukta. Her geçen gün karşımızdaki denklem değişip şekilleniyor. Cumhurbaşkanlığı için yarışa girecek adaylar artık netleşti. Erdoğan, Kılıçdaroğlu, İnce ve Oğan olmak üzere dört Cumhurbaşkanı adayı yarışacak.
Son haftalarda denklemdeki en büyük değişiklik Fatih Erbakan'ın adaylıktan çekilip Cumhur İttifakı'na katılması oldu. Aynı şekilde son zamanlarda "masa bize pusu kurdu" diyerek Millet İttifakı'ndaki gelişmeleri ağır dille eleştiren Yavuz Ağıralioğlu'nun İYİ Parti'den istifası gündemde bir diğer çok konuşulan konu oldu. Fikrimce 14 Mayıs'a kadar çok daha büyük değişiklikler ve ayrılıklar yaşanacaktır.
Millet İttifakı artık açıkça HDP ve TİP'in de dâhil olduğu Emek ve Özgürlük İttifakı ile yol yürürken, Cumhurbaşkanı Erdoğan "HDP'ye verilmiş her taviz PKK'ya verilmiştir" diyor. 1984'ten beri 40 bin kişinin ölümüne sebebiyet vermiş terör örgütü PKK'nın elebaşılarından Murat Karayılan'ın geçtiğimiz yıllarda içinde bulunduğumuz durumu özetleyen bir cümlesi olmuştu. “Cumhur İttifakı’na verilen her oy bize sıkılan bir mermidir” demişti Karayılan. Şimdi ise Millet İttifakı HDP ile kirli bir pazarlık içinde. Öyle ki HDP'nin, aday göstermeyerek Kılıçdaroğlu'nu desteklemesi karşılığında olası seçim galibiyetinde kabinede iki bakanlık alacağı iddia ediliyor. Özerklik vaatlerinin, terörle mücadelede askeri operasyonların son bulması taleplerinin havada uçuştuğu bu kirli tezgâhın ülkemizin geleceği için ne kadar ciddi bir tehlike teşkil ettiğini siz düşünün.
Fransa karışıyor
Türkiye seçimlere kilitlenmişken dünyada da ilginç gelişmeler yaşanıyor. Fransa, İsrail ve Almanya farklı sebeplerden dolayı devasa protesto gösterileri ve kitlesel grevlere sahne oluyor.
Fransa'daki gelişmeleri yakından takip edebiliyorum. Her fırsatta Türkiye'deki “demokrasinin varlığını” sorgulayan Macron sözleriyle çelişen eylemlerde bulunuyor. Öncelikle, Macron hükümeti, emeklilik yaşını 62'den 64'e yükselten tartışmalı reform tasarısını Meclis oylamasına sunmadan Anayasa'nın 49. maddesinin 3. fıkrasını uygulayarak yürürlüğe koyma kararı aldı. Daha sonra, buna tepki gösteren milyonlarca vatandaşın protesto gösterileri hiçe sayılarak güvenlik güçleri tarafından bastırıldı. Tepkinin dozunu biraz kaçırarak sosyal medyada Macron'a "pislik" dediği iddia edilen bir kadın gözaltına alındı. Macron yönetiminin giderek otoriterleştiği aşikâr.
Ancak halk pes etmemekte kararlı. Macron'un yasayı geri çekmesi için çok sayıda sektör çalışanı 10. kez greve girdi.
Fransa grev ve gösterilerle çalkalanırken, ülkedeki bazı çevreler tam gaz Türkiye düşmanlığına da devam ediyor. İlk önce gündem, Irak'ta PKK'lıları taşırken düşen Fransız üretimi helikopterle çalkalandı. Fransız yetkililer helikopterin kendilerine ait olup olmadığına dair yorum yapmadı. Daha sonra Fransa Senatosu skandal bir resepsiyona ev sahipliği yaptı. Senato'da PKK/YPG mensupları ağırlandı, sözde onur madalyası ile ödüllendirildi. Tabii ki bu yaşananlara Türkiye'nin tepkisi sert oldu. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, olayın Fransa adına utanç verici olduğunu, aynı zamanda Türk-Fransız dostluğunu hedef alan provokatif bir eylem olduğunu belirtti.
Ülkemiz içte ve dışta ciddi bir tehdit altında. Dıştaki güçler Türkiye'yi bölmeye çalışan şer odaklarına destek vermek için türlü çaba içindeyken, içte de ülkemiz üzerine böyle kirli pazarlıklar yapılması kahredici. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da vurguladığı gibi 14 Mayıs'ta “kifayetsiz muhterisleri hep beraber sandığa gömeceğiz”.
Şu unutulmamalıdır ki yiyecek ekmek her zaman ve her yerde bulabilirsiniz ama bir tane daha vatan bulamazsınız.