Bugün günlerden pazartesi, içimde bir pazar yazısı yazmak var. Uyandığımdan beri ne yazmalıyım derken aslında uzun süredir bir pazar yazısı yazmam gerektiği geçiyor kafamın derin dehlizlerinde. Öyle tumturaklı yazılar yazmayı pek sevmem. Her cümlesini sadece okuma yazma bilen hacı babanın anlayacağı kelimelerden oluşturmak isterim. Öyle ki her kelimesi anlaşılsın. Belki öylesine üst perdeden bir yazar olsam, “Ülkede yine can sıkıcı bir gündem var.” diye başlardım cümlelerime. Ama ben sadeliğe aşina cümlelerle anlatayım meramımı tekrardan.
Ülke bir yandan deprem afetiyle mücadele ediyor bir yandan da seller, geri dönen soğuklar; bir de seçim var tabii… Kafamın dumanlı sahasının içinde hepsini bir düzene koymak istiyorum. Ne düzen tutuyor ne de dikiş. Dolaştığım deprem alanları, “aman ha” diyor, “vakti değil keyifli düşüncelerin.”. Onlarca canı kaybettiğimiz seller, yine yaktığı canları hatırlatıyor. Eh bir de seçim var ki evlere şenlik bu deprem zamanının ortasında. Zor durumdaki insanların uzanacak ellere ihtiyaçlarını... Yazıyı sabah vakti yazıyorum, sigara kullanmam lakin bu kadar derdin ortasında bir kahve ve bir sigara derde iyi mi gelirdi, diye geçiriyorum aklımdan. Tövbe diyerek silkeleniyorum. Ama bir kahve olsaydı iyi olurdu. Neyse iftara mukabil diyelim.
Depremden bir hafta önce gece kaldığım Hatay’daki otel geliyor aklıma; Hatay meclisinin karşısında geç saatte oturup yediğimiz künefe, hoş sohbet... Maraş’ta ettiğimiz muhabbet; Antep, Urfa, Adıyaman, Malatya, Diyarbakır, Osmaniye, Kilis, Elâzığ, gözlerimin önünden geçiyor. Dolaştığım her sokak, sonra yıkıntıları arasında gezdiğim iki alanı karşılaştırıyor havsalam. Heyhat, diyorum. Hayat üç gün ve üç gün içinde biz birbirimizi yemekle meşgulüz. Sadece yemiyoruz da çürütüyoruz, bitiriyoruz.
Nedense bugün hüzün çöküyor yüreğime tekrar. Çabuk unuttuk sanki birçok şeyi. 15 günde unutulur dendiğinde; yok canım olur mu öyle şey, dedik birçoğumuz. Gündem değişti. Siyaset hepimizi esir aldı. Depremzedeyi sadece devlet ve hükûmet hatırlıyor, gerisi seçim meydanında, oy hesabında. İnsan mı, oy mu, derseniz; herkes bir adım geri gitsin derim ya! Kimsenin sesimizi de duyacağı yok. Öyle ya da böyle seçime kadar devam edecek bu curcuna. Hayrolsun, hayra tebdil olsun.
Bugün günlerden pazartesi, herkes işinde gücünde artık. Pazar günü niyetine okuyuverin bu yazıyı, dünün kazası niyetine. Ya da dünün etkisinden hâlâ çıkamayan büyük bir çoğunluk olarak hep beraber öyle yapalım. Hayırlı bir hafta dilerim.
Son not niyetine: Gazetemizde bir bayrak yarışı yaşandı; Recep Yeter Bey, Genel Yayın Yönetmeni bayrağını Merve Şebnem Oruç Hanım’a devretti, Recep Bey’e teşekkür ederken Merve Hanım’a hayırlı olsun dileklerimi de yazıya iliştireyim. Vesselam…