Bir musibet mi bin nasihat mi!

Abone Ol

Bu darbe teşebbüsünü, biz bu ihanet şebekesi hakkında günlerce, aylarca ve yıllardır yazıp çizerken, gündemimizin önemli bir kısmını bu hainlerin sinsi tertiplerine hasrederken, “Çok da şey yapmamak lazım” diyenlere ithaf ediyor ve şimdi ne düşündüklerini sormak istiyorum.

Tehlikeyi milletimizin sağlam, sarsılmaz ve dimdik duran iradesiyle çok şükür atlattık.

Ama nasıl atlattık?

Yaşadıklarımızı tarih nasıl yazacak onu zamana bırakalım; biz bu yaşanılanlardan nasıl bir ders, kıssadan hisse çıkaracağız ona bakalım.

Saat 23.50’de Samsun Cumhuriyet Meydanı’ndayım.

Meydanda toplasan 15-20 kişi.

Hepsi de birbirini tanıyan gerçekten meydanda ilk olması gereken kişiler.

Herkes ne olduğunun farkında fakat durumun vahameti hakkındaki rivayetler muhtelif.

“Dik dur eğilme bu millet seninle!” sloganlarıyla birlikte sağdan soldan meydana dolanlar birbirlerine Tayyip Erdoğan’ın durumu hakkında sorular soruyor, onun akıbetini merak ediyor.

Meydana inişimizin 15. dakikasında beklenen açıklama geldi:

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Cumhurun başında ben varım. Başkomutan benim. Türk halkını demokrasiye sahip çıkma adına yaşadıkları kentlerin meydanlarına toplanmaya çağırıyorum” dedi.

Bu açıklamadan sonra meydanlardaki kalabalığı parti binaların önüne çağıranlar da meydanlara dolmaya başladı ve gözle görülür bir kalabalık ve gözle görülür bir direniş iradesi zuhur etmeye başladı.

Ardından kalabalıktan birisi İHH Başkanı Bülent Yıldırım’ın direniş mesajını okudu.

Ve ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli darbenin karşısında, hükümetin yanında olduğunu açıkladı.

Devlet Bahçeli bir kere daha devlet adamlığını gösterdi, bir kere daha uçuruma doğru gitmekte olan ülkeyi selamete çıkarmak üzere açıklamasını yaptı.

Ülkücülerin dev bir bayrakla alana gelmesi büyük bir coşkuyla birlikte alkış tufanıyla karşılandı.

Meydana çıkan yollar trafiğe kapandı, Samsun Cumhuriyet Meydanı parti mitinglerini de aşan bir kabalığı kendine çekmeye başladı.

Türk milleti tarihte eşi benzeri görülmemiş bir şekilde darbecilere tabiri caizse kazmayla kürekle, gövdesiyle karşı durdu, tankların üzerine çıktı, TIR’ları tankların önüne çekti, darbecileri tekme tokat polise teslim etti. Muazzam bir vazife telakkisi, vatan sevgisiyle ne gerekiyorsa onu yaptı ve yeni bir destan, yeni bir direniş, yeni bir tarih yazdı.

Meydanlar her kesimden, her siyasi görüş ve düşünceden insanlarla doldu taştı.

Bu birlik ve dayanışma ruhunu muhafaza edecek ve geliştirecek adımlara ihtiyacımız var.

15 Temmuz önemli bir milat olsun; topyekûn, kendiliğinden bir milli seferberliğin tarihi olsun.

Demokrasi Bayramı olsun.

Bitiriyorum:

Gördük ki, bu memleket, bu kadar düzenli bir şekilde organize olarak bu millete bir felaket, adeta bir kâbus yaşatan şer merkezleriyle alakalı hiçbir bilgi alamadan görevini yaptığını düşünen güvenlik istihbaratımıza rağmen, Allah’ın lütfuyla ayakta duruyor.

Genelkurmay Başkanı’nın rehin alabilecek potansiyele gelene kadar nasıl olur da hiçbir emare, hiçbir olağanüstülük istihbaratçılarımızın dikkatine takılmaz.

Şimdi bu ve benzeri mevzuları enikonu masaya yatıralım.

Bir darbe teşebbüsüne bu kadar sağır kalan MİT, emniyet ve askeri istihbarat merkezlerinin de inlerine girilmesi gerekiyorsa tereddütsüz yapalım bunu…