Devrimci Mütefekkir, İslamcı Şair ve Yazar Nuri Pakdil’in bilinmeyen, kendisinin de hiç kullanmadığı bir ön ismi vardı.
Bu ismin kaldırılma hikâyesini 29 Nisan 2017’de yazmıştım.
Hikâyeyi konferansında anlatan Pakdil’in hâkim arkadaşı ismi naklederken yanlış zikretmişti.
Üstad’ın vefatının ardından mesele yeniden gündeme geldi:
“Daha önceki ismi M. Nurettin Pakdil. Hatırasını anlatan hâkim yanlış hatırladığı ismi Abdurrahman diye zikretmiş. Onu da konferansından sonra ikaz etmişler” denildi.
Kaldırılan ismi doğrusuyla tashih ederek hikâyeyi yeniden alakanıza sunuyorum.
Üstad, hâkim arkadaşını arayarak, hiç bilinmeyen, kendisinin de kullanmadığı ilk isminin resmen kaldırılması için lazım olan mevzuat neyse yerine getirilmesini istedi.
Hâkim, Üstad’ın isteğini emir telakki ederek işlemleri hemen başlattı.
Bir dilekçeyle müracaatı yaptı.
Duruşma gününü aldı, Üstad’ı arayıp bildirdi.
O gün, o saatte hazır olmasını istedi.
Antikacıları dolaşarak bir mahkeme tokmağı aradı, buldu.
Temizleyip parlattı, kullanılmaya hazır hale getirdi.
Duruşma günü kendisinin de hazır bulunduğu araçla Üstad’ı evinden aldı.
Yol boyunca gönül dilinden başka bir lisana ihtiyaç duymadan, sükût suretinde Adliye sarayına geldiler.
Koluna girerek mahkemeye salonuna çıkarttı.
Bir sandalyeye oturtarak duruşma saatine kadar beklemesini söyledi.
Cübbesini giydi. Mahkeme tokmağını önüne koydu.
Hazır olunca Üstad’ın içeri alınmasını istedi.
Mübaşir, sadece Üstad’ın hazır bulunduğu boş koridora seslendi;
“Mehmet Nurettin Pakdil!”
Kalktı, duruşma salonuna girdi.
Sanık sandalyesine yürüdü, ayakta beklemeye başladı.
Hâkim ‘otur’ demedi.
Sordu:
“Mehmet Nurettin Pakdil, mahkememize müracaat ederek, ilk isminiz olan Mehmet Nurettin’in ilgasını talep etmişsiniz. Neden ilk isminizin kaldırılmasını istiyorsunuz?”
“Efendim, bendeniz çocukluğumdan bugüne ilk ismimi hiç kullanmadım. Eserlerimi Nuri Pakdil olarak imzalıyorum. İlk ismim olan Mehmet Nurettin ile sadece resmi yazışmalarımda karşılaşıyor olmamdan ötürü insanları kandırdığımı, onlardan bir şey gizlediğimi düşünüyorum.
Bu vehimden azade olmak için yüce mahkemenizden ismimin Nuri Pakdil olarak değiştirilmesini arz etmekteyim”
Hâkim Mehmet Nurettin Pakdil’i dinledikten sonra antikacıdan sırf bu an için aldığı tokmağıyla masaya sert bir şekilde vurdu.
Karar:
Türk Milleti Adına,
Davacının davasının kabulüne, Mehmet Nurettin Pakdil olan isminin ‘Mehmet Nurettin’ kısmının kaldırılıp Nuri Pakdil olarak tesciline, masrafı davacıdan alınmak kaydı ile hüküm özetinin yüksek baskılı bir gazetede ilanına, davacının yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde temyiz hakkının bulunduğu hatırlatılarak karar verildi.”
Tokmağı vurarak yerinden kalktı, cübbesini çıkarttı, Nuri Pakdil’in yanına koştu.
Yine hürmetle koluna girdi, dışarıda kendilerini bekleyen araca yürüdüler.
Üstad’ı arka tarafa bindirerek kendisi ön tarafa geçti.
Yol boyunca gönül dilinden başka bir lisana ihtiyaç duymadan, sükût suretinde Üstad’ı evine bıraktı.