Köyün güzel bir kızı vardır. Köyün delikanlılarının neredeyse hepsi bu kıza sevdalıdır. Dağlarda koyun keçi güderken türkü söyleyeni mi, kıza küçük çocuklarla mektup yollayanı mı, kızı bir kez görebilmek için evinin çevresinden günde on kez geçeni mi ararsın?
Ancak bir sabah herkesi şok eden kara haber yayılır köye… Köyün güzel kızı, komşu köyden bir delikanlıya kaçmıştır.
Aradan birkaç ay geçtikten sonra kızın kayınpederi kızı peşine takar, ailesiyle barıştırmak için babasının evine getirir.
Bunu haber alan köyün delikanlıları köyün çıkışında, ıssız bir yerde toplanıp saklanırlar. Kız ve kayınpederi oradan geçerken çıkarlar meydana…
Emmi, kızı bırak sen git, derler. Yaşlı adam; yalvarır, etmeyin gençler, ayıptır, günahtır…
Adamı biraz söyletip kızı biraz korkuttuktan sonra gönderirler kızı ve kayınpederini…
Ancak yaşlı adam, yaşananlara çok bozulmuştur. Sabah erkenden komşu köyün birinci ihtiyar azasının yanında alır soluğu… Ağlamaklı bir şekilde anlatır mevzuyu… Aza, çağırttırır o delikanlıların hepsini köy odasına…
Delikanlılar, niçin çağrıldıklarını ve başlarına ne geleceğini biliyorlar ama yapacak bir şeyleri yoktur.
Delikanlılar köy odasında duvarın dibine tek sıra hâlinde dizilmiş, dizleri titreyerek beklemektedir. Az sonra köyün yaşlılarıyla köyün azası odaya girer. Oda sükût etmiş, duvarda yürüyen karıncanın ayak sesleri işitilir olmuştur.
Sorar gençlere sizi niye topladım buraya diye… Ama cevap verebilecek cesaret yoktur kimsede.
Delikanlılar dışındaki herkes, dışarı çıksın der köyün azası…
Az sonra, “Pat küt, öldüm anam…” seslerinden sonra kapı açılır ve delikanlının biri yediği tekmeyle karşıdaki duvara bir sinek gibi yapışır, bir çuval gibi yere yığılır. Yere yığılan kişi, dirseğiyle burnundan ve yüzünden akan kanı silip arkasına bakmadan kaçar. Bu sahne diğerleri için de aynen tekrar eder.
Ancak ikisi bir olsa azayı hastanelik edebilecek olan delikanlıların hiçbirinin aklına bu adama karşılık vermek gelmez. Çünkü yedikleri haltın farkındadırlar ve büyüğe saygı diye bir şey vardır, bir de suçun verdiği utanç…
O dönemde hâlâ utanma duygusu canlıdır ve büyüğe saygı, birçok suçun önüne geçmektedir.
Yaşanan bu olay, dilden dile anlatılır; böyle bir suçu işlemeyi aklından geçiren olsa da cesaret edemez ve uzun yıllar bir daha böyle bir olaya şahit olunmaz o köyde…
Bu olayı niçin anlattım? Son zamanlarda yaşanan çocuk kaçırma, taciz, tecavüz olaylarına dikkat çekmek için anlattım. Şimdi eksik olan işte bu toplumsal baskı, utanma duygusu, yaptığına pişman edecek bir mekanizmanın olmaması… O zaman bir suç işleyenin yaptığı yanına kâr kalmıyordu, bu sebeple de suç oranı çok düşüktü. Şimdi ise “bana necilik, neme lazımcılık” almış başını gidiyor. Utanma duygusu da kalmayınca istenmeyen olaylar her geçen gün artarak devam ediyor.
Bizim kurtuluşumuz; tekrar büyüğe saygının, utanma duygusunun, diğerkâmlığın, yardımlaşmanın olduğu günlere dönmektedir!..
Not:Köyü, köyün azasını merak edenler olursa Adana’nın Feke ilçesinin Gaffaruşağı köyüne gelsin, tanıştırayım kendilerini. O aza, benim babam Gaffar Ersin olur. Hâlâ köyde sevilip sayılır, eskisi gibi asıp kesemese de sohbeti hâlâ çok hoştur.