Bir ittifak hikâyesi: Çatırdaya çatırdaya birleşmek…

Abone Ol

Muhalefetin birleşme çabasını bundan daha iyi ifade edebilecek bir cümle aklıma gelmedi… Açıkçası muhalefetin müttefik olma çabasının bende uyandırdığı hissiyat, elastik olmayan yapıların birbiri ile olan zorlama birleştirilmelerinde ortaya çıkan “çatır çutur” şeklindeki ses yansımalarıdır…

Çok zorlama bir birleşme çabası olduğu o kadar belli ki neredeyse Türkiye’nin her yerinden ayrı bir gerekçeyle, yine ayrı bir ses geliyor. İlçe teşkilatlarında, belediyelerde, “deprem” ya da “kazan kaynıyor” olarak nitelendirilen haberler, neredeyse günde birkaç defa “son dakika” olarak geçiyor… Ama çatırdayanların, “bozguna uğrayacak” dedikleri Cumhur İttifakı’ndan böyle bir ses geliyor mu? Bunu, iyi değerlendirmeleri gerekir diye düşünüyorum… 

Çok garip bir şekilde, bahsettiğim çatırdamaları duymak istemeyen müttefik parti liderleri, kendi garip hallerinden bigâne bir hal içerisinde, Cumhur İttifakı’nı “şöyle yenmek”ten bahsedebiliyorlar… Bir sürü “inanıyormuş gibi” yapan adayla yürümenin getireceği ve “başından yenilgi” olarak adlandırılabilecek süreç ise işin cabası herhalde…

Yine en büyük çatırdamalar da şaşırtıcı olmayacak şekilde, CHP’nin en köklü savunucusu olan illerden geliyor; Trakya ve Ege illerinden… İYİ Parti ile ittifakın en fazla “çatırtı” çıkardığı iller, doğal olarak “ideolojik katılığın” en yüksek olduğu yerlerde oluyor… Hiçbir esneme gösteremeyen bileşenlerin “çatırdayarak birleşmesi”nin, kırıklarında kimleri ya da neleri öğüttüğü ise 31 Mart 2019 akşamında çok daha net olarak görülecektir.

İşin bir başka boyutu ise HDP ile oluşturulan “gizli (!)” ittifaktır… Evet, artık bu ittifaka “gizli” denmesinin dışında, gizli kalan hiçbir tarafı yoktur… Bunun en net ispatı ise sokağa indiğinizde seçmenleri rast gele çevirip soracağınız basit bir soruda gizlidir; “CHP ile HDP arasında bir ittifak var mı?” İşte bu soruya seçmenin kahir ekseriyeti nasıl cevap veriyorsa hakikat odur. Ve bana göre bu cevap da çok nettir…  Sonrasında kimin ne söylediğinin de hakikatte bir karşılığı olmayacaktır.

CHP ve HDP’nin bu ikircikli hali sadece gerçeği bilerek örtmeye çalışanların meselesidir. Zira sahadaki algının bu şekilde net olmasının çok gerçekçi nedenleri vardır; genel başkanlar düzeyinde olmasa da birçok partili üst düzey ismin açık vurguları şeklinde. Buna bir de geçmişin açık delillerini eklediğinizde, seçmenin neden güçlü bir şekilde bu ittifakın varlığına inandığını çok daha net anlayabiliriz.

Bu minvalde, Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinde HDP’yi adeta sırtına alarak Meclis’e taşıyan bir CHP gerçeği inkâr edilebilir mi?  “Birlikte nasıl salladık” şımarıklığı hâlâ zihinlerde taptaze duruyor. Hakeza “Oyumu HDP’ye verdim” diyen bir CHP genel başkan yardımcısının sözleri de…

Bugün bir inkârdan çok suskunluk şeklinde tecelli eden bu ilişki, “görmedim, duymadım, bilmiyorum” diyenler için, seçim sonrası açık itirafı mı gerektiriyor yoksa… Bu, hakikati bilerek çarpıtanları dışarıda bıraktığımızda, kabul edilebilir bir bilince götürmez bizi… İş işten geçtikten sonra “Eyvah!” etmenin kimseye bir faydası yoktur…

Bugün, “kişisel kırgınlıklar” üzerinden ifade edilen AK Partili seçmen davranışının, daha çok ülke menfaatleri çerçevesinde şekilleneceğini düşünüyorum; son kertede…“Gönül belediyeciliği” olarak ifade edilen yeni süreçte de, milletten bir kez daha yetki alabilirse AK Partili başkan adaylarının, bu mottoyu gerçek kılmaktan başka çareleri de yok… Zira bir sonraki seçimin garantisi buna bağlı olacak…

İstanbul’da en güçlü adayla başarı ve sonra da gönüllere girmek… Ötesi yok yani… Bu başarılamadığı takdirde, seçmenin önüne konacak daha öte bir şey de yok… Gönüllere yeniden ve güçlü bir şekilde girilemediğinde ötesi yok demek istiyorum kısaca… Ortaya konan bu en güçlü kozlar, rakiplerin elinde ne varsa onların üzerine çıkmalı… Her ne şekilde oluşmuşsa zihinlerde ki “kişisel çıkar” algısı, o yeniden yerli yerine iade edilmeli… Zira bir takım işi olan siyaseti, sadece lider boyutunda sürüklemenin ilelebet imkânı yoktur…

Muhalefetin hâlâ yeterince umut vaat edemediği zeminde elbette AK Parti ya da Cumhur İttifakı ciddi bir avantaja sahiptir. Azda olsa Cumhur İttifakı’ndaki oy hareketi yine ittifak partileri içerisindedir. Bu ittifak, HDP hassasiyeti olan seçmenler dolayısıyla dışarıdan oy alan ama dışarıya oy vermeyen bir zeminde duruyor izlenimlerime, araştırmalarıma göre…

Bütün bunları çok kısa zaman sonra da yaşayıp göreceğiz… Çatırdayanları da, ünsiyet kuranları da…