Hani netice Allah’tandı (cc), hani biz sadece gayret edecektik; o halde niye “Acaba kazanır mıyız” diye telaş yapıp, neticeler üzerine ahkâm kesiyoruz? Ağzımızda olanı kalbe indiremiyoruz çünkü. Çene dilimizden çıkan lafları, hal dilimizde hayata geçiremiyoruz. Çene dilimizle “Gayret bizden netice Allah’tan (cc)” diyoruz ama kalbimizde işler öyle dönmüyor maalesef.
Şeytanın eskiden kalma iki tuzağında debeleniyoruz aslında. “Kazanır mıyız” diye telaş yapıyoruz ve hayatın hesapların değil de, duyguların üzerinde devam ettiğinin farkında değiliz. Hani hepimiz düşünerek, güya hesaplayarak karar verdiğimizi söyleriz ya… Ah! Ne aciz bir yalan bu. İnsan düşünerek hareket edemez ki. Sevgiyle, nefretle, öfkeyle, korkuyla, açlıkla, üreme güdüsüyle, hayatta kalma iradesiyle ve nefsiyle hareket eder.
Öyleyse, bizim neticeler üzerine gevezelik yapıp analizler kasan, şikâyetler eden nesil yerine, harekete geçip neticeyi Allah’a (cc) emanet eden bir nesle ihtiyacımız var.Öyleyse bizim, Allah’ı (cc) seven, Allah (cc) Resul’ünü seven, sahabeyi seven, âlimleri seven, mürşitleri seven, ümmeti Muhammed’i (sas) seven, vatanını seven, ailesini seven, kendini seven bir nesle ihtiyacımız var. Sevgi lazım, sevecek kahramanlar lazım. Asil öfkeleri diri tutmak lazım bir de. Duygu yani. Duygumuz yok sanki meydanlarda. Duygular olsaydı onların üzerine doktrinler, analizler, stratejiler, fikirler ve hesaplar denilen şeyler bir gecelik laf kalabalığı aslında. Niyet Allah (cc) rızasıysa, hareket bir duyguyla başladıysa ve usul İslam’dan geliyorsa her hesap doğrudur. Gerisi dediğim gibi laf kalabalığı.