Bir filmin hikâyesi: Mantığın dışına göç

Abone Ol

2009 yazında Şam’dan çıkarak Suriye-Irak sınırında kurulmuş olan Tanav kampına gitmiştik. Türkiye’den gelmiş olan “Yardımeli” derneği heyetine eşlik ediyordum. Heyetin başında güzel insan Sadık Danışman vardı. Düşüncelerimi en yoğun şekilde değiştirdiğim bir seyahat olmuştu Tanav ziyareti.

Yola koyulmadan önce bin dolarlık küçük bir kamera edinmiştim. Zira, Filistinlileri Irak’tan ayrılıp yılan ve akreplerle dolu, kum fırtınalarının eksik olmadığı, aşırı derecede sıcak bir çöle göçmeye zorlayan gerçek sebepleri tespit edip kaydetmek istiyordum.

Irak’ta yaşayan Filistinliler için gündelik olay haline gelen ölümlere, kılıçla kesilen başlara ilişkin birçok söyleşi kaydetmiştim. O zamana kadar bu şekilde öldürülen Filistinlilerin sayısı 600’e ulaşmıştı. Adam kaçırıp yüksek meblağda fidye isteme olaylarına ilişkin kayıtlar da yapmıştım. Ancak, beni en çok üzen ve ağlatan şu iki olay olmuştu:

İlki, Irak milis kuvvetleri bir Filistinlinin evine girerek tüm aile efradının gözü önünde kadına tecavüz etmişler! Benzeri görülmemiş bir barbarlıkla bu suçu çoluk çocuğunun gözü önünde bir anneye reva görmüşler!

İkincisi, yaşları 4 ila 7 sene arasında değişen bir grup çocukla konuşup kaydediyordum. Bu çocukların tamamı Avrupa’ya göç etmek istediklerini söylüyorlardı. En son kaydımda küçük bir kıza “neden Arap ülkelerine hicret etmeyi düşünmediğini” sordum. Hiç tereddüt etmeden şu cevabı vermişti: “Yabancı ülkelere gitmek istiyorum, çünkü onlar Arap ülkelerinden daha iyi.” Bu cevap da beni ağlatmıştı.

Filistinlilerin bu göç algısını içime sindirememiş ve el-Kudsü’l-Arabi’de bir makale yazmıştım. O yazımda, Yahudiler Avrupa’da yaşadıkları ülkeleri terk ederek Filistin’e yerleşirken, Filistinlilerin vatanlarını terk edip Avrupa’ya yerleşmeyi istemesini “mantığın dışına göç” olarak tanımlamıştım. Ama ne yazık ki, yıllar sonra ben de Suriye’den göç etmek zorunda kaldım. Üç hafta önce de aile efradımdan bazıları Yunanistan’a geçti, oradan da başka Avrupa devletlerine geçmeye çalışıyorlar. Her ne kadar ben bu gidişatı tasvip etmiyorsam da maalesef Filistinliler Avrupa’ya gitmeyi istiyor.

Son olarak şunu söylemek istiyorum: Son üç yılda 72 bin Filistinli Suriye’den Avrupa’ya ulaştı. Biz Türkiye’de yaşayan Filistinli aydınlar olarak, Türkiye’den Avrupa’ya geçen Filistinli sığınmacıların iade edilmemesi için Filistin Büyükelçiliği’nin ortaya koyduğu çabaları destekliyoruz. Türkiye Hükümeti’nden, AB-Türkiye anlaşması çerçevesinde, kaçak olarak Avrupa’ya geçenlerin iadesi durumunda o sayıda mültecinin Avrupa’ya yasal yollardan gönderilmesi uygulamasında listeye 3 bin Filistinlinin ilave edilmesini talep ediyoruz. Çünkü Filistinlilerin Avrupa’ya güvenli şekilde ulaşmalarını istiyoruz. Bu önerimizden Filistinlilerin Türkiye’yi sevmediği anlaşılmasın, bilakis çok seviyoruz. Ancak bu Avrupa’ya göç meselesi tamamen farklı bir olay.

Filistinliler 40 yıl önce Avrupa’ya göç etmeye başlamıştır. Oralarda Filistin davasına hizmet eden önemli kurumlar oluşturmuşlardır. Tüm mülteci Filistinliler arasında Filistin’e en çok destek çıkanlar Avrupa’dakiler olmuştur. Türkiye’de de Filistinli önemli işadamları bulunmaktadır. Bunlardan bir kısmıyla Türkiye-Filistin Ekonomik İşbirliği kongresinde tanışmıştım.

Avrupa’daki Filistinliler İsrail’in gizli emellerini ve büyük suçlarını açığa çıkarmada en büyük hizmeti görmüş olan bir kitleyi oluşturmaktadır. Müslüman halkların zaferi için büyük gayretler sarf eden Filistinliler, ümmetin Avrupa’daki elçileri gibi çalışmaktadır. Zira onlar daha müreffeh bir hayat sürmek için oraya göç etmiş değiller. Nitekim onlar Türkiye’yi çok seviyorlar. Zira Osmanlı özlemi damarlarında dolaşmakta…

Çeviri: Fethi Güngör