Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu ulusal çapta yayın yapan gazetelerin temsilcileriyle Ürdün’de gerçekleştirdiği toplantıda oldukça önemli konulara temas etmiş, Anayasa, dokunulmazlıklar, başkanlık sistemi,terörle mücadele gibi gündem başlıkları hakkındaki görüşlerinin bazı detaylarını yöneltilen sorular vesilesiyle kamuoyuyla paylaşmıştı. Ancak Sayın Başbakanın bu samimi toplantıda yaptığı açıklamalar arasında üç husus ziyadesiyle ilgimi çekti. Bu üç konunun en başında, yaklaşık üç ay önce kurulan AK Parti hükümetinin bu süre içerisinde, seçimlerde verdiği vaatlerinin yüzde yüzünü yerine getirmiş olması ve yaşanan tüm olumsuz gelişmelere, terörle mücadelenin getirdiği tüm ek maliyetlere rağmen geçtiğimiz ay bütçenin 6.6 Milyar dolar fazla vermesinin kamuoyunda yeterince bilinip, anlaşılmaması ve gerekli heyecanı oluşturmaması yer alıyor. Kaldı ki,Sayın Davutoğlu bu seçimlerde verilen sözlerin normalde bir hükümetin 4 yıllık süre içerisinde yapmakta bile zorlanabileceği işler olduğu gerçeğinin de altını çiziyor ve son derece haklı.
İkinci husus hükümetin uygulamaları konusunda yürütülen olumsuz propaganda kampanyaları nedeniyle boğuşmakta olduğumuz sorunların gerçekte ne olduğunu dünya kamuoyuna anlatmak konusunda çektiğimiz güçlükler. Öyle ki, batı dünyası bir yana, Ürdün gibi bazı dost ülkelerin üst düzey yetkililerinin dahi Türkiye gerçeklerinden tam olarak bilgilerinin olmayışı ve batılı ajansların estirdiği maksatlı rüzgarlara farkında olmadan kapılabilmeleri.
Üçüncü olarak ise, Türkiye’nin Suriye konusunda hiç bir ülkenin katlanmayı göze alamadığı insani, maddi ve güvenlik riskli fedakarlıklarda bulunmasına rağmen sanki Suriye’yi bu hale AK Parti hükümeti getirmişçesine sanık sandalyesine oturtmak niyetli yaklaşımlar ve halen Türkiye’nin IŞİD’e yardım ettiği yönünde oluşmuş bazı ön yargıların tamamıyla giderilememiş olması.
Başbakanımız Davutoğlu’nu ve bizleri de hüzne sevkeden bu üç hususun ortak bileşinin ulusal ve uluslararası medyatik çarpıtma manipülasyonu olduğunu görmek için çok fazla bir uğraşa gerek olmadığı açıkça ortada. Son yıllarda Türkiye’nin gelişim ve bölgesel etki trendi karşısında telaşa kapılan küresel emperyalist odaklar, yerel ve ancak asla yerli olmayan işbirlikçileriyle tam anlamıyla bir başarı öyküsüne dönüşen 13 yıllık AK Parti iktidarını zayıflatıp tesirsiz hale getirmek için var güçleriyle atağa geçip, Erdoğan muhalefeti kamuflajıyla Türkiye’ye karşı her türlü çirkin ve ahlak dışı karalama operasyonları yürütmekte ve milli imajımıza kara çalmak için olmadık yöntemlere başvurmaktadırlar. Tabi bu işin bir tarafı ve bu kesimlerden her türlü lanetli girişimi beklemek de mümkün.
Diğer yandan, bu olumsuz algıları giderip Türkiye ve Dünya kamuoyuna gelişen durumlar karşısında yürüttüğümüz politikaların doğruluk ve haklılığını anlatıp ikna etmek ise başka bir faaliyet alanı. Tam da bu noktada acaba bu sahada devlet,hükümet ve millet olarak gerekli olan şeyleri tam olarak yapıp yapmadığımız sorusu aklımı kurcalıyor. Dışişleri ve Türkiye’nin tanıtımıyla görevli resmi organlar, diğer ülkelerde bulunan diplomatik misyonlarımız ve ülkemiz adına lobi faaliyetleri yürüttükleri iddiasında olan çeşitli kuruluşlar vs. Acaba Türkiye üzerinde dolaştırışılmaya çalışılan algısal kara bulutları dağıtmak hedefiyle üzerlerine düşenleri tam anlamıyla yerine getiriyorlar mı ? Bulundukları ülkelerde Türkiye’yi yalan, ifira ve çarpıtmalarla karalamak isteyen merkezlerin girişimlerini boşa çıkaracak ya da etkisini en aza indirecek şekilde tedbirler alıyorlar mı ? O ülkeler kamuoyunu etkileme gücü yüksek medya aygıtlarıyla direkt ilişkiler kurup , Türkiye’ye dair gerçekleri dillendirebiliyorlar mı ? Görevli oldukları ülkelerdeki Türklerin kurduğu sivil toplum örgütleri ve bizatihi Türklerle gerektiğinde harekete geçmelerini sağlayabilecek ilişkiler geliştirebiliyorlar mı ? En azından ülkemizdeki gerçek durumun ne olduğunu onların doğru anlamalarını sağlamaya yönelik programları var mı ? Paralelci bir militanın veya kadim Türkiye düşmanı kesimlerin kin ve nefret hisleriyle gösterdikleri özveriyle kıyaslanabilir karşı eylemsellikleri, kısacası Türkiye’yi en iyi şekilde temsil edip ülkelerinin imajını hakkıyla korumak hassasiyetlerinin fiili ve sonuç getirici bir karşılığı var mı?
Yoksa beklenti, her konuda olduğu gibi bu işe de başta Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız olmak üzere devletin en ağır toplarının mı el atması ?
Bu saatten sonra sözü bir enformasyon ve yahut propaganda bakanlığı kurulmalıdıra kadar getirmek istemem ancak uluslararası ilişkilerde imaj her şey olmasa da, bazen en önemli şeydir. Sanırım bu konuda bazı eksikliklerimiz olduğu bir gerçek, mümkünse acilen gidermenin yollarını aramalıyız.