Gündem

Bir dönüm noktası! 11 Eylül saldırıları

11 Eylül 2001 Salı günü, Amerikan yolcu uçaklarını kaçıran saldırganlar, New York'taki iki gökdelene çarparak binlerce kişinin ölümüne yol açtı. Bu saldırılar sadece Amerika için değil, tüm dünya için yüzyılın en travmatik olaylarından biri oldu.

Abone Ol

 Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle birlikte 1990’lı yıllarda "tarihin sonu" ilan edildi. Francis Fukuyama gibi düşünürler, liberal demokrasilerin zaferiyle savaşların ve büyük çatışmaların sona erdiğini, insanlığın nihayet barış ve refah dolu bir döneme girdiğini öne sürüyorlardı. Ancak 11 Eylül 2001’de yaşanan terör saldırıları, bu pembe tablonun bir illüzyon olduğunu ortaya çıkardı. Tarih sona ermemişti, aksine büyük bir dönüşüm kapıdaydı ve bu dönüşüm için bir düşman gerekiyordu! ABD hedeflerini çoktan belirlemişti. Gözünü İslam ülkelerine dikmişti.

11 EYLÜL’DEN SONRA İSLAM HEDEF HALİNE GELDİ
11 Eylül saldırıları, El Kaide’nin ABD'ye düzenlediği bu büyük terör eylemi, Batı'nın yeni düşmanını tanımlamak için bir bahane haline geldi. Saldırının hemen ardından, İslam ve Müslüman dünya küresel terörizmin kaynağı olarak hedef tahtasına oturtuldu. Soğuk Savaş döneminde komünizmin yerini alan bu yeni tehdit, Batı’nın "medeniyetler çatışması" anlayışını besledi ve İslamofobi hızla yaygınlaşmaya başladı.

İSLAM’A KARŞI SAVAŞ BAŞLADI
Fukuyama’nın "tarihin sonu" teziyle çelişen bu yeni savaş, Batı’nın savunduğu liberal değerlerle de büyük bir paradoks oluşturdu. 11 Eylül sonrasında başlatılan "terörle savaş" söylemi altında, Afganistan ve Irak işgalleri meşrulaştırıldı. Bu savaşlar, El Kaide’ye karşı verilen mücadeleden daha fazlasını temsil ediyordu. Batı, İslam’a karşı geniş çaplı bir savaş açmıştı ve bu savaşta demokrasi, insan hakları ve özgürlükler gibi değerler kolayca rafa kaldırıldı.


İSLAM DÜŞMANLIĞI YÜKSELİŞTE
11 Eylül sonrası dönem, Batı’daki Müslüman toplulukların üzerindeki baskıların hızla arttığı bir dönem oldu. Terörle mücadele adı altında pek çok Batı ülkesinde, Müslümanlar şüpheli ve tehdit unsuru olarak damgalandı. İslamofobi artık küresel politikaların bir parçası haline gelmişti. Özellikle ABD'nin Guantanamo Hapishanesi’nde uyguladığı işkenceler ve yargısız infazlar, Batı'nın insan hakları söyleminin büyük bir çelişkiye dönüştüğünü gösterdi.

BATI’DAKİ MÜSLÜMANLAR GÜVENDE Mİ?
Avrupa İslamofobi Raporu'na göre, 2022 yılında Avrupa genelinde İslamofobik saldırılar %30 oranında artış gösterdi. Özellikle Almanya, Fransa ve Birleşik Krallık gibi ülkelerde Müslümanlara karşı nefret suçlarında önemli bir yükseliş yaşandı. Almanya’da 2021 yılında 600’den fazla İslam karşıtı saldırı kaydedilirken, bu sayı 2022’de %25 oranında artarak 750’ye çıktı. Bu rakamlar, Batı toplumlarındaki Müslüman toplulukların artan bir güvensizlik içinde yaşadığını ortaya koyuyor.

Bu yükseliş sadece fiziksel saldırılarla sınırlı kalmadı; politik düzlemde de İslam karşıtı söylemler yaygınlaştı. Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı’nın raporuna göre, Müslümanların %40’ı yaşadıkları ülkelerde ayrımcılığa maruz kaldıklarını belirtti. Özellikle iş bulma, eğitim ve sosyal hizmetler gibi alanlarda Müslümanlara yönelik sistematik ayrımcılıklar hızla arttı. Bu istatistikler, İslamofobinin Batı toplumlarında köklü bir sorun haline geldiğini ve Müslüman toplulukların günlük yaşamlarında ciddi hak ihlalleri ile karşı karşıya kaldığını gösteriyor.

TARİH BİTMEDİ, SADECE DÜŞMAN DEĞİŞTİ
11 Eylül, tarihin sona erdiği değil, aksine yeniden başladığı bir milat olarak dünya tarihine geçti. Liberal demokrasilerin barış ve refah döneminin yerini, İslam'ı hedef alan yeni bir savaş düzeni aldı. Bugün, İslam'a karşı başlatılan bu savaşın sonuçları, küresel siyaseti ve Müslüman toplulukların yaşamını derinden etkilemeye devam ediyor.