Sosyal mesafeli Ramazan ayında bir video geldi aile grubumuzdan. Ellerinizden öper, 8 yaşındaki yeğenim Mahmut, evde kılınan teravih namazı sonrası elindeki kâğıttan salâvatı şerifi okumaya çalışıyordu. İzleyince ağzımdan Elhamdülillah döküldü. Ve Tayyip Bey’e dua ettim.
Yeğenim iki yıl önce adını dahi söyleyemiyordu. Çünkü duymuyordu. O da tıpkı annesi, babası, ablası gibi işitme engelli… İki yıl önce koklear implant ameliyatı ile kulak arkasındaki kemiğe yerleştirilen bir cihaz sayesinde bugün duyan yaşıtlarıyla birlikte aynı okula gidiyor.
Bayrama mesafe girince görüntülü olarak ‘Dayıcığım ellerini öpüyorum’ demesi benim için dünyalara bedeldi. Anne babası ablasıyla da görüntülü bayramlaştık. 11 yaşındaki ablası da ameliyat oldu. O da ilkokul ikinci sınıfta artık. Sınıfındaki en başarılı öğrencilerden biri çok şükür.
Kız kardeşim ile eşi ise ne yazık ki Erdoğanlı Türkiye’ye yetişemediler. Çünkü onların döneminde ne ameliyat yapacak hastane, ne doktor, ne takılacak cihazın parasını verecek devlet, ne de verecek paramız vardı. Yurt dışında yaklaşık 10 Bin Dolar istemişlerdi, o günün rayiciyle 30-40 asgari ücret maaşı demekti bu.
Bugün her ikisi de kulak arkası diye tabir ettiğimiz cihazlar ile gündelik hayatlarını idame ettirmeye çalışıyorlar. Şimdi sizi çok değil, 20 yıl geriye götüreyim. Ve lütfen empati kurun.
Sosyal mesafe nedeniyle bir araya gelemediğimiz bir bayramda henüz görüntülü görüşme imkânı da yoksa nasıl bayramlaşabilirdiniz? Telefonla değil mi… Peki biz yeğenimle nasıl bayramlaşabilirdik?
Bugün son teknoloji ürünü cihazlarla birlikte 20-30 Bin Dolar maliyeti olan implant ameliyatları artık SGK kapsamında ücretsiz yapılabiliyor. Bu yüzden ‘Hamdolsun’ dedim.
Türkiye’nin Erdoğan sayesinde geldiği noktada işitme engelli aileleri açısından yeni bir dönemin de kapısının aralanması gerekiyor. Çünkü her üç-dört yılda bir, yedek parça, tamir, bakım gibi sebeplerle binlerce lirayı ithal markalara ödemek insanın zoruna gidiyor.
Sektörün küçük bir fotoğrafını çekeyim size..
Türkiye’de her yıl 150-200 Bin adet arasında işitme cihazı satılıyor. Her birinin 2500 TL olduğu varsayıldığında yaklaşık 400 Milyon TL’lik bir pazar demek. Pil ve yedek parça ile bu rakam 700 milyon TL’yi buluyor. Sektör hızlı büyüyor. Yakın gelecekte iki katına çıkması bekleniyor.
Dünyada ise her yıl 14 milyon cihaz satılıyor. Sadece ABD’de 3.4 milyon. Almanya’da yıllık 1.4 Milyar Avro pazarı var. Yani milli ve yerli firmalar desteklenirse ciddi bir ihracat kapısı da var.
Dünya pazarı ABD’li Starkey Danimarkalı Oticon, Widex, GN Resound, İsviçreli Sonova ve Singapurlu Sivantos’dan oluşan 6 büyük firmanın elinde… 4’ü Türkiye’de aktif. Her firma Bosch-Siemens Vestel-Altus örneği gibi farklı markalar ile pazarda yer alıyor.
Türkiye’de milli ve yerli olarak hem teknoloji üreten hem dünya pazarına hitap eden bir firma olarak Si-Ser uygulama merkezlerinden bildiğimiz Ear Teknik öne çıkıyor. 40 ülkeye ihracat yapıyorlar. Ancak milli ve yerli olmalarına rağmen ayrıcalıkları yok.
İşitme cihazları mikro bileşenlerden oluşuyor. Bu sebeple işitme sanayi, endüstride üretimi zor olan yüksek teknoloji ürünü üretiyor. Yüksek teknoloji demek, savunma, ilaç-tıbbi cihaz ve ekonomi demek bu da dünya ekonomisine yön vermek demek.
İşitme cihazı üreticilerinin AR-GE birimlerinde yazılım, mekatronik, biyomedikal, fizik, makine, elektronik mühendisleri görev yapıyor. İşitme sanayiinin gelişmesi mikro elektronik ve haberleşme sanayinin de gelişmesi demek.
Son dönemde ilaç ve tıbbi cihaz denilince devreye giren ithalat lobilerinin işitme cihazı alanında da hem doktorlar hem üniversiteler nezdinde ne derece etkili olduğunu tahmin ediyorsunuzdur.
Koronavirüs sürecinde ilaç kadar tıbbi cihaz konusunda da milli ve yerli adımların önemini bir kez daha fark ettik. Milli teknoloji hamlesinin işitme cihazı alanında da yapılmasına ihtiyaç var. Çünkü halen koklear implant cihazlarının tamamı ithal. Küçük bir parçası için ailelerden binlerce lira tahsil etmeye devam ediyorlar. Bu konuda TÜBİTAK destekli Genmel isimli firmanın seri üretim çalışmalarını sürdürdüğünü biliyorum. Koklear kadar kulak arkası ya da kulak içi diye tabir edilen işitme cihazlarına yönelik teknoloji yatırımları da aynı derecede stratejik önem arzediyor.
Özetle, biz yılda 1 milyar TL’mizi yabancı firmalara ödeyecek kadar zengin değiliz.