Cincinnati Üniversitesinden Bekir İlhan, Joe Biden’ın oğlu Hunter Biden için af yetkisini kullanmasını ABD'deki mevcut hukuk ve siyaset ilişkisi bağlamında kaleme aldı.
...
Amerikan Başkanı Joe Biden'ın oğlu Hunter Biden hakkında vergi kaçırmaktan ve silah edinmede usulsüzlük yapmaktan suçlamalar bulunuyordu. Bu sebeple Hunter Biden uzun süredir hukuk savaşlarının merkezindeydi. Biden, oğlu Hunter Biden için görev süresinin bitimine günler kala af yetkisini kullandı ve verilen bu karar Amerika'da son zamanlardaki hukuk ve siyaset ilişkisi tartışmalarını tekrar alevlendirdi.
Hukuk ve yargının siyasallaşması tartışmaları
Amerika'da başkanlar federal suçlar için buna benzer aflar çıkarabilme yetkisine sahiptir. Affın kapsamı temelde tam af, cezayı hafifletme veya para cezalarının kaldırılması gibi hususları içerebilir. Ancak Kongre tarafından azledilen kişilere başkanlık af yetkisi uygulanamaz.
Biden daha önce birçok kez oğlu için bu yetkisini kullanmayacağını beyan etti. Ancak mevcut af kararının gerekçesi olarak Biden, oğluna yönelik yargı süreçlerinin aslında kendisini hedef aldığı iddiasından hareketle "siyasi olduğunu" ifade etti. Bu konu bilhassa seçimden önce gündeme geldi.
Cumhuriyetçiler Hunter Biden’la ilgili iddiaları sıklıkla dile getiriyordu. Öte yandan Biden ve Demokratlar da Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) seçilmiş Başkanı Donald Trump'a yönelik yargı süreçlerine gönderme yaparak "kimse hukukun üstünde değildir" söylemini vurguluyordu.
ABD'de zaten son yıllarda hukuk ve yargının siyasallaştığı ve rakiplere karşı silah olarak kullanıldığı yönünde tartışmalar oldukça yaygın ve bu söylemi en çok Cumhuriyetçiler dile getiriyor. Bu durumun en büyük sebebi ise Trump'a yönelik son yıllarda işletilen hukuk süreçleridir.
Mevcut duruma bakıldığında, Biden'ın bu yetkisini kendi oğlu lehine kullanması Cumhuriyetçilerin söylemini güçlendirerek bu konuda haklı çıktıklarını söylemelerine zemin hazırladı. Hukukun siyasallaşması tartışmalarında Demokratlar ise bugüne kadar kendilerinin daha ahlaki bir konumda oldukları izlenimi vermeye çalışıyordu. Gelinen noktada Biden’ın bu kararı keyfilik tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Karar legal olsa da söz konusu kendi oğlu olduğu için bunun politik bir anlamı olduğu fikri, tartışmaları beraberinde getirdi. Trump ise 6 Ocak’taki Kongre Baskını kapsamında yargılananlara neden böyle bir af gelmediğini sorgulayan açıklamalar yaptı.
Demokrat Parti'de iç hesaplaşma
Konu, Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki gündelik siyasi çekişme boyutunun yanı sıra Demokratların kendi aralarındaki hesaplaşma boyutu açısından da önem arz ediyor. Zira bu mesele her şeyden önce Demokratlar arasında tartışma yarattı. Birçok Demokrat af kararını yanlış bulduğunu belirterek Biden’ı eleştirdi. Çünkü Biden bu kararla Demokratların ileriye dönük Trump'a karşı kullanabilecekleri söylemsel kozu ellerinden aldı.
Biden'ın böyle bir sonuç çıkacağını bilmesine rağmen bu kararı almasının da daha çok adaylıktan çekilme süreciyle ilgili olduğu söylenebilir. Bu anlamda o süreçte Demokrat Parti elitleriyle arasında yaşandığı iddia edilen pürüzlere bir cevap verdiği düşünülebilir. Bilindiği üzere, Biden birçok kez adaylıktan çekilmeyeceğini ilan etti. Ancak Demokrat Partide ön seçim süreci bitmişken ve seçime çok kısa bir süre kalmışken adaylıktan çekildiğini açıkladı. Yerine ise yardımcısı Kamala Harris aday oldu. Bu noktada Biden ailesinin seçim sürecinde bu konuyu gündeme getirmese de sonrasında süreçle ilgili rahatsızlıklarının olabileceği dedikoduları dolaştı. Bu anlamda söz konusu af kararının Biden açısından bu süreçte kendisine baskı yapan Demokrat Parti müesses nizamına bir reaksiyon olduğu söylenebilir. Yani Biden, Cumhuriyetçilere karşı Demokratları en azından söylemsel açıdan dezavantajlı duruma düşürebilecek bir kararı sonuçlarını göze alarak verdi.
İleriye dönük olarak düşünüldüğünde Biden'ın oğlunu affetmesi, Trump’a da kendini affetmesi yönünde bir zemin hazırlayabilir. Trump'ın da başkan olduğu takdirde kendini federal suçlardan affedebilme ihtimali var. Dahası Trump sadece kendini değil süreç içinde beraber yargılandığı arkadaş ve müttefiklerini de affedebilir. Zira Trump’ın rakiplerinin bu tarz açıklarını sıklıkla dile getirip kullanmaktan çekinmeyen bir siyaset tarzı var. Yine bu tip kararlar özellikle ABD adalet sistemini sürekli sorgulayan ve bu konuda reform yapılması için çağrıda bulunan Trump’ın elini de güçlendirecektir.
Böyle bir durumda Demokratlar ise artık iddia ettikleri ahlaki zemin argümanını kullanırken iki kere düşüneceklerdir, çünkü hukukun siyasallaşmadığı ve herkese eşit uygulandığı iddiaları boşa düştü. Yine Trump’ın önümüzdeki başkanlık döneminde hukuk sistemine yönelik yapacağı herhangi bir düzenleme girişimini de “siyasallaşma” söylemi üzerinden gündeme getirmeleri de zor olacaktır.
Özetle, ABD'de hukukun siyasallaştığı tartışması özellikle Trump’a yönelik davalar düşünüldüğünde son dönemin en büyük politik kamplaşma meselelerinden biri. Biden'ın bu hamlesiyle Demokrat Parti’nin elini zayıflatacağını bilmemesi söz konusu olamaz. Bu açıdan, bu kararın Biden’la Demokrat Parti elitleri arasındaki seçim öncesinden kalan pürüzlerin bir yansıması olduğu söylenebilir. Diğer taraftan ilerleyen süreçte Trump’ın yargıyla ilgili tartışmalarda bu karara göndermeler yapması da sürpriz olmayacaktır.