Geldim, gitmelere bekle diyerek.
Attım valize birkaç kırgınlık,
Bir iki vefasızlık.
Bir kaç acı söz,
Benim hatırladıklarım.
Bir kaç iyi söz,
Senin unuttukların.
Geride kalan ne varsa;
Boğazın sularına serdim.
Geldim, korkma aç kapıyı,
Sende kalmaya değil;
beni almaya geldim.
Halil Cibran
Beyrut Liman’ındaki patlama sonucu onlarca insan hayatını kaybetti, binlerce yaralı var, yüzbinlerce insan evsiz kaldı. Beyrut Valisi, bu korkunç patlamadan sonra gözyaşlarını tutamayarak ikinci bir “Hiroşima” yaşadıklarını ifade etti. Beyrut büyük acılar ve sıkıntılar çekmiş bir şehir.Osmanlının zayıflamaya başladığı 1850’lı yıllardan sonra Amerikalıların, Fransızların, İngilizlerin misyonerlik faaliyetlerinin merkezi haline geldi. Her ülke kendine taraftar olacak topluluklar seçerek onları desteklediler ve toplumun kimyasını bozdular. Bu yıllarda kurulan misyonerlik okulları üniversite olarak varlıklarını hala sürdürüyorlar. Bunlardan biri de Beyrut Amerikan Üniversitesi…
Osmanlı Devleti’ne bağlı kaymakamlık olarak yönetilen Beyrut ile Bilad-ı Şam denilen bölgede sözünü ettiğimiz yıllarda büyük bir kuraklık ve hastalık baş gösterir. Bölgenin can damarı ipek ve zeytin hasadında büyük düşme olur. Lübnan’ın yoksulluk yaşadığı bu yıllar aynı zamanda yeni kıta Amerika’da köleliğin bittiği yıllara denk gelir. Kuzey ve Güney Amerika’da büyük bir işçi açığı ortaya çıkar. Yeni kıta dünyanın her yerinden göçmen almaya başlar. Lübnan, Suriye, Filistin topraklarından da çok sayıda insan Amerika’ya göç eder. Göçün başlama noktası Beyrut Limanı’dır. Meşhur şair Halil Cibran ve ailesi de Cebeli Lübnan’dan Amerika’ya 1893 yılında göç eder. Bu göçmenler arasından çok sayıda şairin ve yazarın çıktığını da burada belirtelim.
Beyrut Limanı insan kaçakçılarının merkezi haline gelir. Özellikle Fransız gemileri göç etmek isteyenleri küçük teknelerle Marsilya’ya, oradan da büyük gemilerle Amerika’ya taşırlar. 1912 yılında batan meşhur Titanik gemisinde üçüncü sınıf yolcu olarak ölen 100 Osmanlı vatandaşı da bu göçmenlerdendir. Özellikle Güney AmerikaLübnanlılar için yeni vatan olmuştur. El Turko diye anılan Osmanlı torunlarının sayıları bugün 20-30 milyon arasında tahmin edilmektedir.
Beyrut Limanı Korniş diye adlandırılan sahiliyle insanların dolaşarak nefeslendikleri güzel bir mekândı. Limanın yakınında Meksika’ya göç eden Lübnanlılar tarafından yapılan El Turko anıtında Meksika ve Lübnan bayrakları birlikte dalgalanıyordu. Heykeli görme fırsatı bulursanız size hiç yabancı gelmeyecek; çünkü Anadolu’daki zeybek ve efelere ne kadar çok benzediğini hemen fark edeceksiniz.
Maruni cumhurbaşkanı, Sünni başbakan, Şii meclis başkanı gibi inanç temelli yönetim sisteminin işlemediği ortada. 400 yıl Osmanlı toprağı olan Lübnan’da çok sayıda Osmanlı eseri var;saat kulesi, başbakanlık binası, belediye binası ve camiler… Lübnan halkının Türkiye sevgisinin çok büyük olduğunu bu acı günlerde bir kez daha gördük. Yardım amacıyla Beyrut’a giden Türk heyetini sevgi ve coşkuyla karşılayan Lübnanlı kardeşlerimiz bunun canlı şahidi oldular.