Beyrut Limanı’nda meydana gelen ve kentte ağır hasara yol açan, onlarca kişinin hayatını kaybettiği ve binlercesinin de yaralandığı patlamayla ilgili çok çeşitli iddialar gündemde.
Lübnan hükümeti soruşturma başlatsa ve limanda görevli bazı yetkililere ülke dışına çıkış yasağı getirilse de sır perdesinin aralanacağı ve gerçeklerin ortaya çıkacağı şüpheli.
Ülkenin din ve mezhep temelli parçalanmışlığında her grup kendi adamını korumak için mutlaka elinden geleni yapacak.
Belki de sahipsiz üç-beş alt düzey yetkili suçlanarak dosya kapatılacak.
Eski başbakanlar uluslararası soruşturma komisyonu kurulması talebinde bulundu fakat o da çözüm değil.
Konunun tevdili sadece komisyon üzerinde etkili devletlere pazarlık kartı sunmaktan başka bir işe yaramaz.
Lübnan’ın yaşadığı felaket büyük.
Bugün vakit yaraları sarma ve acıları paylaşma vakti.
Fakat bir süre sonra bazı şeylerin mutlaka sorgulanması gerekiyor.
Ortada cevap bekleyen bir sürü soru var.
Beyrut Limanı’nda patlayan 2 bin 750 ton amonyum nitratı Gürcistan’dan kim satın aldı?
Amonyum nitratı taşıyan gemi gerçekten Mozambik’e mi gidecekti yoksa her şey baştan planlı mıydı?
Geminin Beyrut Limanı’nda arıza yapması, gümrük yetkililerinin gemi konşimentosunun sahte olduğunu iddia etmesi ve geminin limana bağlanması, geminin sahibi Rus işadamının iflas ettiğini açıklaması ve gemiyi terk etmesi tiyatro muydu?
Yükü limandaki depoya boşaltmak yerine arızası giderilerek yoluna devam etmesi sağlanamaz mıydı?
O kadar amonyum nitratın Mozambik’teki alıcısı neden hiçbir girişimde bulunmadı?
Yoksa öyle bir alıcı zaten yok muydu?
Gümrük yetkililerinin tehlikesine dikkat çekerek defalarca yaptıkları başvurulara rağmen tonlarca amonyum nitrat altı yıldır neden o depoda tutuldu?
Beyrut Havaalanı’nın ve Beyrut Limanı’nın Hizbullah’ın kontrolünde olduğu biliniyor.
Depoda tutulan amonyum nitratın bir kısmı acaba bugüne kadar hiç kullanıldı mı?
Bir başka soru da şu:
Tonlarca amonyum nitrat limandaki depoda Hizbullah tarafından kullanılacağı için mi bekletiliyordu?
Bütün bu soruların cevaplarını belki de hiç öğrenemeyeceğiz.
Patlama kazayla veya sabotaj sonucu meydana gelmiş olabilir.
İşin içinde İsrail’in parmağı bile olsa tonlarca amonyum nitratın fütursuzca limandaki depoda bekletildiği gerçeği değişmiyor.
Akdeniz’in en önemli limanları arasında sayılan ve Lübnan’ın can damarını teşkil eden Beyrut Limanı’nın yerinde yeller esiyor.
Zamanında yatırım yapılmış olsaydı Trablus Limanı alternatif olarak devreye girebilir ve en azından felaketin ekonomiye etkisini hafifletebilirdi.
Fakat söz konusu yatırım Trablus kentinde Sünniler çoğunlukta olduğu gerekçesiyle Hizbullah ve müttefiki Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın partisince engellendi.
Ne yazık ki Lübnan devlet olamamanın ve silahlı paralel yapıların egemenliğinin yol açtığı sorunları yaşıyor.
Ülkede Hizbullah’tan hesap sorabilecek bir güç yok.
Mevcut yapı değişmediği sürece tüm o sorunların çözülmesi de imkânsız.
Gırtlağına kadar yolsuzluğa batmış bir ülkeyi dış yardımlar da ayağa kaldıramaz.
Kuveyt’ten bedava dağıtılmak üzere gönderilen maskelerin eczanelerde satıldığı haberleri geliyor.
Lübnan’daki yolsuzluk büyük bir kara delik gibi her şeyi yutuyor.