Beylerbeyi görüşmesi…

Abone Ol

Seçim sonuçlarının yeni açıklandığı ve herkesin o şaşkınlığı üzerinden atamadığı bir dönemde, gündeme oturan bir gelişme oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile CHP eski Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal bir araya geldi.

Bu görüşme, Erdoğan’ın da üç günlük suskunluktan sonra görüşlerini kamuoyuna açıklaması bakımından değerliydi. Erdoğan kabulde, Baykal’la seçim sonuçlarını değerlendirdi, fikir teatisinde bulundu, başka şeyler de konuşuldu. Henüz 2 saati aşan bu görüşmenin içeriği malumumuz değil. Ancak, Türkiye siyasetinin, kriz dönemlerinde belirleyici rol alan iki isim yine dikkatleri üzerlerine çekti.

Baykal, bu görüşme ile tam da yeni Meclis’in yemin töreni ve başkanlık seçimleri öncesinde gündeme gelirken, Erdoğan da mesajlarını net olarak verdi. Hükümetin kurulmasında tüm partilere sorumluluk düştüğünü söyledi ve hiçbir koalisyon ihtimalini göz ardı etmeyeceğini aktardı. Bu işin görünen yüzü…

Görüşmeye çok daha fazla anlamlar yüklemek ve bu isimlerin hükümet kurulmasında ön ayak olacağı senaryolarının ortaya çıkması da mümkün. Bunlar parça-bölük olarak bir yerlerde seslendiriliyor zaten. Eski CHP’li yeni AK Parti’li Savcı Sayan, bir televizyon kanalında aynı gün bazı açıklamalarda bulundu. “Onu tanıyan yakın bir arkadaşı olarak, Baykal’ın devleti ne kadar önemsediğini bilen birisi olarak söylüyorum. Ben Baykal’ın yerine olsam 25-30-40 kişiyi gücüm hangisine yeterse koparırım gidip AK Parti ile koalisyon yaparım” dedi.

Sayan, CHP’nin kuşatılmışlığını içine sindiremeyen milletvekillerinin olduğunu dile getirerek iddialarına devam etti: “Bugün üç tanesi bana telefon açtı. Ve AK Parti ile koalisyon yapmak istediklerini; ancak Kılıçdaroğlu’nun izin vermediğini bana söyledi.”

Bu seçenekler, Erdoğan-Baykal görüşmesinde dile getirilmiş midir? Neden olmasın…

2002 yılına dönelim. 3 Kasım’da siyasi yasaklı olduğu için seçime giremeyen Erdoğan, hükümet kurulurken de ‘genel başkan’ sıfatını taşıdığı halde ‘başbakan’ olamamıştı. O dönem, Baykal’ın önerisiyle ve her iki partinin de aldıkları kararla Siirt seçimlerinin yenilenmesi Erdoğan’ın yolunu açmıştı.

Şimdi biraz daha detay. Bilgiler 22 Temmuz 2007’deki kritik seçimin iki gün sonrasında Zülfü Livaneli’nin köşe yazısından. 19 Aralık 2002 tarihinde, Baykal’ın kurmaylarından Mehmet Sevigen’in Ankara’daki evinde yapılan toplantıda, CHP’nin ağır topları hazırdı. Devamını Livaneli’den dinleyeyim:

“Türkiye’nin kaderi o akşam o evde değişti, çünkü siz ‘Tayyip Erdoğan, Başbakan olacak!’ diye tutturdunuz. Sizi, ‘Çok tehlikeli bir oyun bu!’ diye uyaran parti dışından önemli şahsiyetlere kızdınız, ‘Hayır!’ dediniz ‘İki ay dayanamaz…’ Sizin bu iddianıza karşılık ben ne dedim: Erdoğan herhangi bir kişi değil, bütün tarikatların birleşerek Erbakan’ın yerine seçtiği siyasetçi; arkasında Amerika, Avrupa desteği de var… Sizin dediğiniz gibi iki ayda gitmeyecek; tam tersine bu odada bulunan herkesin siyasi hayatını bitirecek… Ama bunların hepsi bahaneydi… Çünkü size ana muhalefet partisi lideri olmak ve soldaki rakiplerinizi yok etmek yetiyordu. Bu iş birliğini daha sonra da sürdürdünüz…”

Tüm bunların üzerine, “O zaman ben sizin Tayyip Erdoğan’la seçim öncesinde Beylerbeyi’nde gizlice buluştuğunuzu ve bir anlaşma yaptığınızı bilmiyordum.” diye itiraz eden Livaneli, yaşananların üzerinden 5 yıl geçtikten sonra kaleme aldığı yazısını şöyle bitiriyor:

“Bir milletvekilinin mazbatasını iptal ettirip, Anayasa’yı değiştirip, grubu baskı altına alıp, Siirt seçimlerini es geçip Erdoğan’ı Meclis’e sokmak ve dokunulmazlık zırhına kavuşturmak için verdiğiniz canhıraş çabanın yüzde birini partiniz için verseydiniz sonuç bambaşka olurdu. Size o gün söylediğim gibi, Türkiye’nin kaderini değiştirdiniz.”