Beni bu devirde şiire heveslendirmeyen Rabbime hamdolsun

Abone Ol

Üstad Nuri Pakdil’in, Anadolu Ajansı’na verdiği mülakattaki şu sözleri bir daha okuyalım:

“(Bugünkü edebiyat çevrelerinde) Sanat, edebiyat dedikoduları yapıyorlar, sanat, edebiyat icra etmiyorlar. Yetişmiş insanlar değiller, kültürsüzler. Okumadan yazmak istiyorlar. Bugünkü edebiyatçılar birbirlerinin aleyhinde konuşuyorlar sürekli. Birbirlerinin kitaplarını hiç okumuyorlar.”

“Hür Tefekkürün Kalesi: Dergiler” temasıyla geçen ay yapılan Edebiyat Mevsimi’nde de, bu yersiz ve seviyesiz kavga gürültü hali farklı isimler tarafından birkaç kez şikayet edildi.

Edebiyat dergileriyle haşır neşir olmaya başladığım dönemde kaba saba, küfür kıyamet bir ortam görünce şoke olmuştum. Adını şurada burada duyduğum, şöyle kerli, böyle ferli dedikleri adam düpedüz küfrediyordu. Bildiğiniz küfür. Sinkaf.

Sebep? Bilmem. Hangi iyi şiirin uyandırdığı haset yahut hangi kötü şiirin uyandırdığı öfke, sahibini sinkaflı küfürlere müstahak kılabilirdi ki? Bilmem.

Tam, “Saçma sapan da olsa, demek ki bu devirde bu işin raconu bu herhalde” diyecektim ki, nazik, hatırşinas, iyi, güzel bazı şairlerle tanıştım da içime su serpildi.

“Demek ki anlamsızca bağırıp çağırmadan, mısralarından ziyade sinkaflı küfürlerini ezberlettirmeden de şair olunabiliyormuş” dedim kendi kendime, “Belli ki bazıları, bazı büyük şairlerin hayli agresif ve kavga dövüşle şekillenmiş hayatlarını onların fıtratlarından bağımsız değerlendiriyormuş. ‘İyi şair’, ‘büyük şair’, ‘filancanın halefi’ sıfatlarını alabilmek için iyi şiirler yazmaya çabalamak yerine böyle küfür kıyamet bir kisveye bürünmeyi tercih etmişler.”

Bir “edebiyatçının”, üstelik arkadaşı olan bir başkasının kitabını tek satır dahi okumadan yerden yere vurmasını başka nasıl izah edebilirdim Allah aşkına? Ya da “Türk-İslam kültürünü son derece önemseyen” bir başkasının, “Ha, filanca mı, boşver, onun şiirinden Allah ve peygamber sevgisini çıkarınca geriye bir şey kalmıyor” demesini?..

Sahi, yıllarını verdiği süslü püslü dergisinde önce küfreden, sonra özür dileyen, ondan sonra daha çok küfreden ve peşinden yine özür dileyen bir adamı bugünün internet troll’lerinden ayıran nedir? Üstelik, o adamın şiirinin o dergiden başka bir yerde konuşulduğunu duymuyorum, ama internet troll’lerinin başlattıkları “akımlar” internet kullanmayan insanların bile gündemine girebiliyor. Hem dergi çıkar, hem şiirlerin kötü olsun, hem bağır çağır küfret, hem de senden başka kimse seni duymasın; hafazanallah.

Şu ortama bakınca, beni bu devirde şiire heveslendirmeyen Rabbime hamdediyorum. Ya dünyanın en güzel şiirlerini yazacaktım ama bu küfür kıyamet ortamı görünce bırakacaktım şiiri (ki, tanıdığım o nazik, hatırşinas, iyi, güzel şairlerin bazıları öyle yaptı) ya da dünyanın en berbat şiirlerini yazmamın acısını sağa sola, arkadaşa ve eşe dosta küfrederek çıkaracaktım. Hem iyi şiir yazıp hem de önüme gelene çatmaksa, başıma gelebilecek en büyük bela olurdu herhalde.

Şimdi? Şimdi dergi okumuyorum, şiir okuyorum ve şiir değil, şair tutuyorum. Edebiyatla ilgilenen genç kardeşlerime de naçizane tavsiyemdir.