Benden yansıyanlar başkalarını nasıl etkiliyor -2

Abone Ol

Fatır Suresi 28. ayeti kerimesinde Rabbimiz (cc) “…Allah’a karşı ancak; kulları içinden âlim olanlar derin saygı duyarlar. Şüphesiz Allah (cc) mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” buyuruyor. Allah’a (cc) saygı duymak, daha çok insanlar arası ilişkilerde açığa çıkar. Beynimizin yakıtı glikoz, çalışma malzemesi ise bilgidir. Yanlış yapan, elindeki tedavülden kalkmış bilgileri kullandığında, hem kendisine hem de karşısındakine zarar verme riski taşır. Yani bilmeyen, genelde davranışlarıyla dini ilişkilendirmez, kendine itaati saygı olarak anlamlandırır ve kendisinin saygı göstermesi gerekmez çünkü hep saygıyı kendisi hak eder anlayışı hâkimdir.

Güzel ahlâk Peygamber mirasıdır. Güzel geçimli olmak bir mertebedir. İlmi derinliğin, farkında olmanın, kıymet bilmenin bir sonucudur çünkü bilgi değişince dil değişir, hal değişir. Bu yüzden hangi kaynaktan bilgi alırsak alalım, yönümüzü Allah’a (cc) ve onun güzel Rasulüne (sas) döndürmüyorsa, orada bir sıkıntı vardır. Ya kaynakta ya algı ve anlayışta sıkıntı vardır ki bizi yanlış tarafa döndürüyor. Biz Allah’a (cc) yakışacak bir hayat ve anlayış biçimi için çaba sarf edemiyorsak, bilmiyoruz demektir.

Dışarıda melek içeride zehir zemberek eşler

Evdeki herkese zehir zemberek, dışarıdakilere melek olan insanlar, evdekilere değer vermediği için böyledir. Evin dışında varsayalım ki bizi öfkelendirecek bir durumla karşılaştık. Neredeyse istisnasız olarak öfkemizi kat kat filtreden geçirir, sözlerimizi öyle göndeririz. Bu öfke evde yaşansaydı, o ev halkı kelimenin tam anlamıyla yanmıştı çünkü filtre sadece dışarısı içindir, içerideki onundur, ona özen göstermeye ve sözleri filtrelemeye gerek yoktur. Evdeki eşine, eve geleceği kesin olana kadar yine çok iyi davranır, çünkü o dışarıda hep böyledir. Eşi eve gelir, içerideki kişilik ortaya çıkar. Bu niye böyledir? Çünkü bilgi yoksunluğu karanlık kuyulara düşürür, aratmaz, buldurtmaz, sordurtmaz. Arayış bitmişse daha iyi olma çabası da olmayacağı için, yeni bir mucize olmadıkça ne yazık ki insanî terakki de bitmiş denebilir.

Ya çevremizdekiler, onlar bundan nasıl etkileniyor?

Zihnimizdeki düşünceler, yüz kaslarımız şekillendirir. Bakışlarımızı, sözlerimizi ve duruşumuzu etkiler. Zihnimizdekiler zaten gönlümüzdekiler le birleşerek bir bütün oluştururlar. Sözlerini ateş topuna döndürüp gönderenler, muhatabının ondan yanacağını bilir. Bağırmak, azarlamak, aşağılamak; kendisini haklı görmenin, muhatabının yanlış yapmasından dolayı istediği gibi konuşabileceğine inanmasındandır. Bu, kendi içinde bir düşüşün, diplerde oluşun ve kendi bildiğini doğru ve yeterli görmenin bir sonucudur. Kendine bu sözleri söylemeyi yakıştırabilmek: kendisinin saygın olduğu ve bunun her insanın hakkı olduğu gerçeğini bilmemektendir.

Öğrenmeye var mıyız? Daha iyi olabilmek, buna gerek duyabilmek, bunun için gerekeni yapabilmek için var mıyız? Okumaya, dinlemeye, düşünmeye, yani bilmeye var mıyız? Kendi içimizdeki çukurdan çıkmaya ve insanca nefes alacak bir ortama ve bunu sağlayacak diyaloğa var mıyız? O zaman, kendimiz için çalışma zamanı. Kendini Allah (cc) katında daha iyilerden saydıracak eylemler için besmele çekme zamanı. Rabbim (cc) hepimize bunu nasip etsin inşallah.