Ben bir paranoyağım, Türkiye’de siyasal İslam’ın olmadığını düşünüyorum.
Ben bir paranoyağım, mevcut otoritenin dini temeller üzerinde değil de demokratik seçimler üzerine olduğunu düşünüyorum.
Ben bir paranoyağım, Türkiye’nin şeriatla değil, anayasal hukukla yönetildiğini düşünüyorum.
Ben bir paranoyağım, eğitim sisteminin dini ritüeller üzerinden değil de demokratik ve çağdaş esaslar üzerine olduğunu düşünüyorum.
Ben bir paranoyağım, Türkiye diktatörlükle değil de demokrasi ile yönetildiğini düşünüyorum.
Ve en büyük paranoyak benim çünkü üniversiteye başörtüsüyle girilebilme hakkının anayasal ve insani bir hak olduğunu düşünüyorum.
Bu düşüncelerimle ilgili neden mi paranoyağım? Ona bir açıklık getireyim. Geçtiğimiz günlerde İstanbul Üniversitesi eski rektörü Kemal Alemdaroğlu bir televizyon kanalında verdiği röportajda Türkiye’de siyasal İslam olduğunu söylemiştir ve rektörlüğü döneminde canla başla başörtülü öğrencilerin okula girmemesi için yaptığı mücadelenin haklılığını savunmuştur. Bunu da açıkça anayasaya dayandırmıştır. Ve yine biliyoruz ki düşüncesine göre ne eğitim de ne de yönetim de demokrasiden söz edilebilir. Türkiye’de siyasal İslam olduğunu belirtirken, sunucu hanımefendiye, “Siz karşımda şu an böyle oturuyorsunuz (sanırım hanımefendinin giyimini kastediyor) ancak yarın oda olmayacak’’ demesi üzerine hanımefendi, “Siz gerçekten buna inanıyor musunuz?’’ diye sormuştur. Bakın eski rektör ne cevap veriyor: “Tabi ki buna inanıyorum, ben paranoyak değilim demiştir.’’
Şimdi soruyorum size; bu düşüncelere sahip olup paranoyak olmadığını iddia eden birisi mi yoksa ben mi paranoyağım? Yalnız belirteyim toplumun çok büyük bir kısmı benim gibi düşünüyor, hem de en az 15 yıldır. O zaman toplumca paranoyağız. Rektör o kadar emin ki düşüncelerinin doğruluğundan bize tutunacak dal bırakmamakta.
Bu, son kullanma tarihi geçmiş ve iflas etmiş düşüncelerin son demlerini yaşadığına inanıyoruz. Maalesef bu düşünceler yönetimimiz de egemen iken kendi yoz savlarını yıllarca toplumumuza dayatmış ve başörtülü kız kardeşlerimin eğitim ve öğretim haklarına mani olarak bir özgürlük cellâtlığı yapmışlardır. Anayasadan ve özgürlüklerden bahseden bu düşünceler söz konusu inanç özgürlüğü olduğunda üç maymunu oynayıp bu hakkı özgürlük olarak değil de bölücü bir eylem olarak görmüşlerdir. Her ne kadar baskı yapmış olsalar da toplumun dirayetini kıramamışlardır. Zincirlerimizden kurtulduğumuz anda bu küf kokan yoz savların hepsini ait oldukları yere, tarihin siyasi çöplüğüne gömmüşüzdür. Allah, bir kez daha bu son kullanma tarihi geçmiş, üretim hatası fikirleri bu toplumun başına gelmesini nasip etmesin. Amin.