Eski Yapı’nın en sık kullandığı yöntemlerden biridir itibarsızlaştırma. İtibarını düşürmek, ayaklar altına almak istediği kişi için olmadık numaralar çeker. Bu numaraların başında da söz konusu kişi için gerçekle uzaktan yakından alakası olmayan haberler yaptırır medyaya! Yapılan haberin gerçekle, gerçeklikle alakasının olması önemli değildir, önemli olan o kişinin itibarıyla oynanıyor olmasıdır. Aslında asıl yanlışlık itibara, üzerinde oynanabilecek bir mesele olarak yaklaşılmasıdır, ama meselenin bu kısmına belki başka yazılarda gireriz.
Uzun yıllardır şahitlik ediyoruz bazı isimlerin itibarıyla oynayan haberlere. Çok uzağa gitmeye gerek yok, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a, ondan önce 28 Şubat sürecinde merhum Necmettin Erbakan’a yapılanlar ortada. Cumhurbaşkanımıza yönelik saldırılar, itibarsızlaştırma teşebbüsleri ise halen devam ediyor. 28 Şubat sürecinde Uğur Dündar’ın, Ali Kırca’nın, Reha Muhtar’ın yaptıkları haberler unutulmuş olabilir, Mehmet Ali Birand’ın ekibine hazırlattığı ve ekranlardan gözümüze soktuğu görüntüler unutulmuş olabilir ama Ergenekon sürecinde bazı isimlere yönelik itibarsızlaştırma haberleri herhalde unutulmamıştır!
Ergenekon sürecinin itibar suikastına maruz kalmış iki isminden bahsedeceğim: Hüseyin Kıvrıkoğlu-İlker Başbuğ.
Bu isimlere geçmeden önce böyle bir yazının neden icap ettiğini kısaca izah etmeye gayret edeyim. İki yazı önce FETÖNYAHU olarak tesmiye ettiğim herif –i nâşerifin 1971’de Vehbi Koç’un evinde Fuat Doğu ile görüştüğünü hatırlatmıştım. Dönüp baktığımda Fuat Doğu ile herhangi bir kanaat belirten ifadeyi yazıya katmadığım için aktardığım konudan dolayı yanlış bir intibanın oluşmasına kapı aralayabilecek şeyler yazdığımı fark ettim! FETÖNYAHU nam kişi hakkında özellikle 15 Temmuz’da maruz kaldığımız gâvurluktan sonra olumlu herhangi bir cümle kurulamayacağı, kurulmasının mümkün olmadığı kanaati yerleşince, Fuat Doğu ile ilgili de bu görüşme vesilesiyle suçlamada bulunduğum intibaı oluşabilir!
Fuat Doğu hakkındaki kanaatiniz şöyle veya böyle olabilir, ama iki defa istihbaratın başına getirilmiş bir Türk vatandaşıdır. Türk kelimesine özellikle vurgu yapmak istiyorum, çünkü Fuat Doğu Paşa Türk ve Müslüman bir müsteşardır. Üstelik onu yakından tanıyanların ifadesiyle istihbaratın başına gelmiş namaz kılan ve elemanlarının namaz kılmasını özendiren tek müsteşardır, Hakan Fidan’ı hariç tutarsak! Onun müsteşarlığı döneminde kötü olaylar olmamış mıdır? Onun Türk ve Müslüman olması, onun bu kötülüklerden aklanmasını getirir mi? Tabii ki o kötülükler de onun hanesine yazılmış ve ona fatura edilmiştir! Bunun doğruluğu, ya da yanlışlığını tartışmıyorum. Onun zamanında icra edilen ve istihbaratın yaptığı bazı kötülüklerin faturası da ona çıkarılmıştır haliyle! 12 Mart’ta müsteşardır, ama 9 Mart Cuntası’nın darbesini de onun döneminde Mahir Kaynak ortaya çıkarmıştır!
İşte bunun gibi Ergenekon sürecinde de Hüseyin Kıvrıkoğlu da cezalandırılmak istenmiş, bunun için de Ergenekon’un Bir Numarası olduğu iddiası özellikle sürekli gündeme getirilmiştir. Bu cezalandırmanın en önemli iki sebebini ben söyleyeyim: Eski Yapı’ya en öldürücü darbe Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde indirildi. O dönemde Eski Yapı’nın beli kırıldı! İlave olarak Hüseyin Paşa 27 Mayıs’tan sonra Genelkurmay’ın başına gelen ilk yerli ve milli paşadır! 1960 ve 1977’de TSK’da yapılan tasfiyelere rağmen ordu içinden yerli ve milli damarı kazıyamamıştır Eski Yapı! Bunun intikamını almak üzere itibarsızlaştırma saldırıları yaptırmıştır Hüseyin Paşa’ya karşı ve bu saldırılarda o dönemde ne yazık ki yandaş–havuz medyası tesmiye olunan medya da katılmıştır!