Yeni bir bayrama bizleri eriştiren Allah’a (cc) hamdolsun.
Her bayram dünyanın farklı yerlerinde bilhassa Müslümanların maruz kaldığı zulümler sebebiyle yürek ferahlatan çok farklı konulardan söz edemiyoruz.
Bayramları bayram gibi kutlamanın gerektiğine inananlardanım. Hemen her şey yerli yerinde olmalı. Yani bir imtihan alanı olan şu dünyada hiçbir şey başka bir şeyin yerine geçemez/geçmemeli. Doğum da inkâr edilemez bir gerçek; ölüm de. Ölüm var diye aklımızın erdiği andan itibaren hayatı kendimize zindan edemeyiz. Ölümün vakti ve saati bizlerce meçhul.
Aynı şekilde bayramların yerine bir başka şey de koyup ortadan kaldıramayız. Ne bayramları bayram gibi kutlamaktan vazgeçeceğiz ne de dünyanın dört bir yanında Müslümanların maruz bırakıldığı zulümlere sessiz kalacağız.
Gündelik işlerimizi bihakkın yapmaktan geri durmayacağımız gibi dünyadaki her türlü zulmü ortadan kaldırmak için de yeni kayda değer arayışlarımıza hız vereceğiz. Bizi bölmek ve yok etmek için onların çabaları arttıkça bizler de birbirimizle daha çok kenetleneceğiz; kenetlenmek mecburiyetindeyiz. Nüans ifade eden farklılıklarımız değil ittifak ettiklerimizi daha çok ön plana çıkarmalıyız.
Maleyani işlerle oyalanmak yerine her türlü derdin çözümüne de odaklanmazsak her türlü kutsal gün ve gecelerimizde zulümler karşısında hiçbir şey yapmamanın/yapamamanın ezikliğini ve çaresizliğini kıyamete dek yaşarız.
Her Kurban bayram geldiğinde hayvan severliğin ardına sığınan birileri “hayvan katliamı” yaygaralarına devam edecek.
Sözde medeni Batı ve avanesi “insan hakları, demokrasi ve özgürlük” bahanesiyle İslam Coğrafyasını kan gölüne çevirirken, Arakan ve benzeri yerlerdeki vahşeti görmezden gelerek her fırsatta bizlere dayattıkları “insan hakları, özgürlük ve demokrasi” söyleminin
Bu vahşete karşı, dünya Müslümanlarının zulmün mucidi Batı’dan ve Birleşmiş Milletler gibi kurumlardan yardım bekler duruma düşmüş olmaları son birkaç yüzyıllık vebalin ortağı olduğumuzu göstermektedir. Yani bu bir nevi acziyetin izharıdır.
İslam Dünyasının vahdeti terk edip; her birinin meşrep, mezhep, fırka, grup, mal, makam, mevki vb. nefsî menfaatleri amaç edinmeleri düştüğümüz zilletin sebeplerindendir.
Yalnızca Batı’dan medet ummak en büyük acziyettir. Güç, kuvvet ve vahdet oluşturmaktan başka çaremiz yok.
Üzüntü beyanları ve yas tutmalar hiç bir sorunu çözmez. Fiili dua kavli duadan önce gelir. Söz ile ettiğin duayı eylemlerinle de desteklemiyorsan çok fazla anlam ifade etmez.
Kötülüklerin ve zulmün ortadan kalkması için dua ettiğinden daha fazla o kötülüklerin ve zulmün ortadan kalkması için her türlü eyleme girişmiyorsan Allah’ın Kuran’da belirterek bizden istediğini tam manasıyla anlamamışız demektir.
Oyunları bozmak ve oyun kurucu olmak içinde güç elzemdir.
Müslümanlar ekonomik olarak güçlü oldukları kadar da askeri alanda güçlü olmak mecburiyetinde. Çok sık söylenen bu şeyler asla ihmal edilemez ve de ertelenemez. Zararın neresinden dönülürse kârdır diyerek bu söylediklerimizi hayata geçirmemiz lazım. Başta Türkiye Cumhuriyeti devleti yetkilileri olmak üzere herkesin buna kafa yorup dünyada mazlumların sesi ve hamisi olma
Bayramları da bayram gibi kutlayacağız, zulme de sessiz kalmayıp ortadan kaldırmak için her şeyi yapacağız. Bayramınız mübarek olsun, güzellikler sizinle olsun.