Her bayram Müslümanları hüzne boğan olayları yaşamaya alıştık. Bir ay boyunca nefsimizi açlıkla terbiye edip ibadetle meşgul olduktan sonra bayram yapmaya hazırlanırken yine hüzün dolu bir bayram yaşıyoruz.
Dünyanın gözünün önünde ibadet eden insanlara saldırılıyor, evlerini terk etmeye zorlanıyorlar. Zalimliğin, eşkıyalığın son perdesi, sözün bittiği yer…
Ancak bütün bu olup bitenler Siyonistler tarafından yönetilen devletlerde yankı bulmuyor. Hatta onların sözde objektif haber ajansları Filistinlilerin Kudüs’e füze saldırısı düzenlediğini dünyaya duyuruyor. Siyonist kafanın semiz gövdesi ABD, İsrail’i desteklemeye devam edeceklerini açıklıyor. Avrupalılar kendi dertleriyle meşgul…
Bu işi kotaran sinsi İngiliz hiçbir şey yokmuş gibi davranıyor.
Özetle dünyanın büyük kısmı üç maymunu oynuyor. Herhalde burada ‘gâvur’ kelimesini kullansak tam yeridir. Elin gâvurundan daha ne beklenir ki. Peki, gâvurdan bir şey beklemeyelim. Ama insanız yine de ehli vicdan birileri vardır ve duyarlı davranırlar diye düşünüyoruz.
Eskiden güçlü insan hakları örgütleri vardı. Bu konularda dünya kamuoyunu bilgilendirir harekete geçirirlerdi. Son yıllarda çok seslerinin çıktığına şahit olmuyoruz.
Onlarında mı vicdanları taşlaştı?
Tabii yukarıdaki söylemler züğürt tesellisinden öteye gitmiyor. Bu yakınmalar meselemizi çözmüyor. Sinek vızıltısı tarzında kararlar alıyor uluslararası kurumlar. O da eşkıyanın iştahını kabartmadan öteye geçmiyor. Asıl suçlu bir topluluk var ki onların durumunu tanımlayacak bir kelime bulamıyorum.
Müslümanların ilk kıblesi ve üçüncü önemli mescidi, Hazreti Peygamberin miraca yükseldiği makam ayaklar altına alınıyor ancak 2 milyar Müslüman ağlamaktan başka bir eylem yapamıyor.
Çünkü onlarda birbirini yemekle meşguller. İradelerini krallara, sultanlara, diktatörlere teslim etmişler. Efendileri gizli güçlerini kullanarak bütün meselelerini çözeceklerini sanıyorlar. O efendilerde kendi küçük iktidarlarını güçlendirmekten öte bir şey yapmıyorlar. Ya Araplara ne demeli ki onların durumu Filistinlilerden daha acıklı.
Çünkü çoğunluğu diktatörler tarafından yönetiliyor. Bu batı kuklası küçük diktatörler, iktidarlarını koruyabilmek için iplerini Siyonistlere bağlamışlar. Baştakilerde başa gelmeyi umanlarda her gece sabaha sağ salim uyanabilir miyim korkusuyla yatağa giriyorlar. Filistinliler canlarıyla, mallarıyla mücadele ediyorlar onlar ise canlarını ve mallarını rehin vermiş korkaklar olarak yaşıyorlar. Bugün bayram sizinle mutlukları, sevinçleri paylaşmak isterdim ama gene olmadı.
Demek ki gerçekten bayramı hak etmemişiz. Bu bayram vesilesi ile dua mahiyetinde birkaç teklifte bulunacağım. Yeryüzü mazlumlarının sesi olan Türkiye’de bir Filistin Üniversitesi kuralım. Geleceğin özgür Filistin’ini inşa edecek gençleri burada yetiştirelim. Bu üniversite ve Filistin’e gönül vermiş kuruluşlarla birlikte ticaret, medya ve ilmî alanda düzenli çalışmalar yapalım.
Bunlar uzun vadeli çalışmalar. Orta vadeli ve çözümü getirecek faaliyet ise Birleşmiş Milletler nezdinde oluşturulacak bir müdahale ordusu ile cemiyetin kendi kararlarını yerine getirmesidir. Amerika’nın vetosu nedeniyle bu yolda kapalı duruyor. En doğrusu Müslüman ülkelerin müdahalesi ancak o ihtimalde uzak görünüyor. En zayıfı dua ederek oturup ağlamak, onu da zaten yapıyoruz. Bu bayram vesilesiyle bol bol duaya devam edelim.