Batının oscarlık filmi: Terör

Abone Ol

Günümüz de modern kölelik dünyasının siyasi ve toplumsal konularında karar verici mercii olan NATO, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibi uluslararası kuruluşların 40 yıldır değişmeyen tek gündemi terördür. Kurumun tüm toplantılarında üye ülkelerin temsilcileri, 5 daimi üyenin gölgesi altında teröre yönelik mücadele stratejilerini tartışır. Gelişmekte olan ülkelerin teröre karşı ortak çözüm talepleri sözde kalır, perde arkasında ‘düzenin’ devamı için terör sürdürülmeli kararı çıkar ve plan tıkır tıkır işleme konur. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünya 5’ten büyüktür sözünde kastettiği, dünya siyasetine yön veren süper güçler, insanların öldürülmesini, ülkelerin parçalanmasını, bombaların patlamasını ve bebeklerin katledilmesini terör olarak değil, ince bir mesele olarak yorumlarlar. Kudretleri ‘kınamadan’ öteye geçmez. Onlar için terör, binbir türlü bizans oyunuyla işgal ettikleri ülkelerdeki çıkarlarının tehlikeye girmesidir. Her türlü tehlike alarmında her biri bir kurt gibi kulaklarını diker ve avının peşine düşer.

Kendilerini vurdular

Tarih, kazdıkları kuyuya düşen ülkelerin acıklı hikayeleriyle doludur. Güneş batmayan imparatorluk adıyla Arjantin’den Hindistan’a uzanan işgal ve emperyalizm zincirini oluşturan, Ortadoğu’da Yahudi Devleti’nin garantörlüğünü üstlenen İngiltere, 100 yıl boyunca ‘İrlanda Cumhuriyet Ordusu’nun’ (İRA) yüzlerce sivilin hayatına mal olan eylemleri ile karşı karşıya kalmış ve kendi kazdığı kuyuya düşmüştü. Keza, dünya liderliği için adeta bir vampir gibi kana susayan Almanya’da Hitler yüzünden tarihinin en büyük faturasını ödemek zorunda kalmıştı. Emevi eserlerini yakıp, yıkan, medeniyeti tarumar eden İspanya’nın da ETA ile imtihanı Batı’nın hazin sonları arasında gösterilebilir. Süper güçlerin tamamı, söz konusu süreçlerde teröre boyun eğdi. Türkiye ise 30 yıldır mücadele ettiği teröre karşı bir adım dahi geri atmadı, yılmadı ve kararlı mücadelesini bugün hâlâ sürdürüyor.

İki yüzlü Batı

Batı, yine kendi kazdığı kuyuya düşmek üzere. Türkiye’nin çağrılarına rağmen, DAEŞ’e karşı göstermelik hava operasyonları dışında bir adım atmayan Batı, Paris’te 153 kişinin ölümüyle sonuçlanan bombalı terör saldırısı sonrasında bile tutumunda bir değişikliğe gitmedi. Batı, insani tepkilerde de ayrım yapmaktan geri durmadı. Geçtiğimiz yılın yaşanan Charlie Hebdo baskını sonrası omuz omuza yürüyen dünya liderleri, son 6 ayda art arda bombaların patladığı Türkiye için taziye dilemekten başka birşey yapmadı. Üstüne üstlük devleti katliam yapmakla suçlayan sözde akademisyenleri bile savunmak için hazır kıta bekleyen büyükelçiler alel acele ‘kalkan’ germe çabalarına girdi. Hal böyle iken, Batı’dan çözüm beklemek romantik Yeşilçam filmlerini izlemekten öteye geçmemektir. Bizlere düşen Batı’nın tezgahladığı tüm oyunları deşifre edip bozmaktır. Unutmayalım ki, ecdadımızın zafer rüzgarları daima doğudan esmişti. Doğu’da sağlanacak barışın Batıyı’da sarması dileğiyle…