Cumhuriyet’ten bugüne memleketimizde adalet yani hak arayışı tanıdık, eş dost, siyasi veya maddi güçler aracılığıyla yürütülmektedir.
Bunun istisnası yoktur.
En dindarımızdan, en solcumuza hemen hemen herkes ve her kesim, fırsatını bulduğu takdirde adalet taksimini lehine çevirebilmek için araya adam koymaktan, imtiyaz veya siyasi nüfuzunu kullanmaya, yalan beyandan yalancı şahitliğe kadar hemen her imkânı kullanmaktadır.
Bunu valiler de yapıyor, avukatlar da, siyasetçiler de, işadamları da…
Adalete hükmedecek kadar zengin olanların Ankara’da, Yargıtay’da, HSKYK’da iş gördürecek bir tanıdığının olmamasının imkânı var mı?
İhtilal dönemlerinde bu imtiyaz ve nüfuz kullanmalar tavan yapıyor.
İpten adam alan siyasetçilerin ve/veya para sahiplerinin hikâyeleri dilden dile dolaşıyor.
Koskoca bir ülke olarak başarısız bir darbe teşebbüsünün sene-i devriyesinde yine siyasi nüfuz sahiplerinin, parası olanların estirdikleri hukuk(suzluk) terörü ile karşı karşıyayız.
Yargıda bir tanıdığı olanların, şehrindeki başsavcıyı tanıyanlar ve tabi ki parası olanların kocaman bir avantaja çevirdikleri hukuk mekanizması, tarihin her döneminde olduğu gibi, bugün de garibanları, altta kalanları canından bezdiriyor.
Samsun 3. Sulh Ceza Mahkemesi Hâkimliği, 2017/11 Sorgu sayı ile henüz 22 yaşında bir üniversite öğrencisinin Ağustos 2014’te aldığı telefonundan Eylül 2014’te ByLock sinyali geldiği gerekçesiyle tutuklu olarak yargılanmasına karar verdi.
Kızımızın babasını yıllardır tanırım, bu şehirde FETÖ’yle hiçbir şekilde işi, ilişkisi olmayacakların başında gelir.
Kızcağızımın da,
Ne FETÖ’nün okullarında, yurtlarında, ne de dershanelerinde kaydı bulunmaktadır.
Hiçbir şekilde örgütün toplantılarına veya sohbetlerine katılmamıştır.
Örgütün gazete ve dergilerine aboneliği yoktur.
Bank Asya’da hesabı yoktur.
Öğrenci olduğu için sendika üyeliği zaten yoktur.
Bırakın ByLock kullanmayı, ByLock’tan haberi dahi yoktur.
ByLock sinyali geldiği belirtilen telefon ve SIM kart inceletilmesi için teslim edilmiştir.
Tersi olsaydı yani ByLock bilinçli bir şekilde kullanılmış olsaydı, kullananın telefonu ve sim kartı imha etmesi gerekmez miydi?
Şu da var ki, internet ağları üzerinden yapılan ByLock tespitlerinde özellikle AVEA hatlarında ciddi yanlışların olduğu bizzat Başbakan tarafından dile getirilmişken, 22 yaşında bir üniversite öğrencisinin sırf bu iddia ile tutuklanması anlaşılır gibi değildir!
Tam sekiz gündür içeride.
Ramazan bayramını kıza ve ailesine zehir ettiler.
Bu zulüm değil de nedir.
Denetimli serbestlik mekanizması neden işletilmedi?
Varsa bir şüphe tabi ki incelenecek ama bu kızın yurt dışına kaçma endişesi mi vardı ki bayramı cezaevinde geçirdi?
Olsaydı bir başsavcı tanıdığımız, olsaydı Ankara’da, Yargıtay’da, HSKYK’da adamımız kızcağız bayramı evinde ailesiyle yaşayacaktı.
FETÖ’nün bazı imtiyazlı elebaşlarına, yönetici ve üyelerine gösterilen müsamahanın bu kıza gösterilmemiş olmasını birisi çıkıp izah edebilecek mi merak ediyorum?
Samsun Cumhuriyet Başsavcısı’ndan bu yanlışı ivedilikle düzeltmesini talep ediyorum.