Masa’nın geldiği son aşama tuhaflıklar silsilesinde ilerliyor.
“Başarısızlıkta başarı” sağladığı artık perçinlenen Kılıçdaroğlu ile seçimlere giden Masa’nın bütün üyeleri, aslında ne kadar “başarılı” olduklarını anlatmaya çalışıyorlar.
Sebebi açık.
Anlaşılan o ki ciddi bir koltuk kaygısı sarmış, seçim yenilgisinin mimarlarını.
Masa’nın aslında ne denli bir kayıp yaşadığını anlamanın en önemli yolu, bu kayıptan kendisine bir koltuk düşmesini bekleyenlerin açıklamalarıdır.
Masa’nın hiç mi gerçek kazananı yok peki?
Elbette var:
Oylarının toplamı yüzde iki bile etmeyen dört partinin, yaklaşık kırk vekil çıkarmasıdır.
Masa’nın adayı, Sayın Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi gerçekten “bir sazan sarmalına” getirilmiş gibi görünüyor.
Bu noktada en büyük kavga ise alınan %25 civarındaki oyun ne kadarının kime ait olduğu meselesinden kaynaklanıyor.
Ya dört partinin Masa’ya hiçbir getirisi olmadı ya da CHP, oylarını hiç artırmadı; hatta düşürdü.
Durum tam da Şener Şen’in o meşhur repliğindeki gibi: Peki benim oyum nerede?
Ve bu tartışma hiç bitmeyecek.
Sebebi ise ispatının mümkün olamadığıdır.
Bunu da sazan sarmalını yiyenlerin düşünmesi gerekiyor elbette.
“Başarısızlıkta başarı”yı savunan bir diğer kesim ise Masa’nın “aydın” kesimidir.
Onlar en başından beri masaya güya ilimleriyle “ışık (!)” tutuyorlardı.
Lakin seçmenlerini ne denli aldattıkları ortaya çıkınca şimdi de “Biz yanılmadık, iktidar oyları çaldı ve yabancılara oy kullandırdı.” diyerek başka bir acınasılığa sığınıyorlar.
Oysa yaşattıkları en önemli gerçek, Julien Benda’nın “Ulemanın ihaneti” dediği o sakillikte gizli.
“Az kaldı” diyerek sürekli dijital faşizm uygulayan parti replikleriyle de coşturulan seçmenin yaşadığı ise gerçek bir hayal kırıklığı ve travma.
Tramvaydaki genç kızın göz yaşları bunun en net göstergesidir.
Bu duygu kırıklığını aşabilmeleri çok kolay da görünmüyor.
Zira yenilginin sebeplerini doğru okuduklarını gösteren pek bir emare de yok.
“Mantığa büründürme” insan için önemli bir savunma mekanizmasıdır.
Eğer gereğinden fazlayı aşarsa o zaman da gerçek bir kandırmacaya döner.
Gerçekle yüzleşmek ve mantık silsilesinden kopmamak en akıllı olanıdır.
O vakit biz de Kılıçdaroğlu gibi bitirelim.
Yüzleşilmesi gereken en gerçek şey, başarısızlıktır.
Nokta!