Bağımsızlık referandumu kararı alana kadar Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’ye her türlü lojistik imkânı sağlayan ABD ve emperyalist Batı, Barzani’yi yarı yolda bıraktı. ABD ve İran güdümündeki Irak Ordusu eliyle IKBY’ye başlatılan operasyon ile Barzani’nin bölgedeki otoritesi yok edilmesinin yanı sıra 2005 yılında imzalanan anlaşma sınırlarına geri çekilmesi sağlandı. Barzani her ne kadar “Direniş” mesajı verse de, Talabani ailesinin Irak Yönetimi ile ortak hareket etmesiyle birlikte bölgede tek başına kaldı. Yaşanan süreç Barzani’nin bundan sonra koltukta kalamayacağı yorumlarına sebep olurken, Barzani’den sonra bölgede hangi grubun öne çıkacağı tartışma konusu oldu.
Yapılan analizlerde Mesud Barzani’nin yerine bölgede etkin olan birkaç ismin öne çıktığı belirtiliyor. Bunlar arasında Talabani ailesi, İran ‘a yakınlığı ile bilinen Goran aşireti, Irak’taki Şii grupların oluşturduğu Haşdi Şabi vb. yapıların yanı sıra terör örgütü PKK da mevzi kazanmaya çalışıyor. Barzani’nin otoritesinin tamamen yok edilişinin ardından yine aynı aileden olan IKBY Başbakanı Necirvan Barzani’nin ismi ön plana çıktı. Neçirvan Barzani’nin IKBY’nin başına geçmesi adı geçenler arasında en zayıf ihtimalli olan. Zira Mesud Barzani’nin bağımsızlık referandumu sürecinde en büyük destekçilerinden biri Neçirvan Barzani’ydi. Yaşanan gelişmeler gösteriyor ki Barzani ailesinin bölgedeki hâkimiyeti tamamen ortadan kaldırılmak isteniyor.
O halde Barzani ailesinin yerine geçebilecek muhtemel yapılara bir bakalım ve ihtimalleri değerlendirelim.
1- Goran aşireti-Talabani ailesi
Kerkük’le başlayan ve Erbil’e kadar uzanacağı ifade edilen operasyonun Irak tarafından istihdam edilen İran destekli Haşdi Şabi tarafından yapılması İran’ın bölgedeki etkisini bir kere daha ortaya koydu. Hatta Kerkük İl Meclisi’ni işgal eden Haşdi Şabi’nin meclis odalarına İran’ın teolojik lideri Hamaney’in fotoğraflarını asması IKBY’ye başlatılan operasyonun arkasındaki yegâne gücün İran olduğunu net bir şekilde ortaya çıkardı. İran’a yakınlığı ile bilinen Goran aşireti, bağımsızlık referandumu sürecinde, bağımsızlık referandumunun zamanı olmadığını belirterek Barzani’ye karşı en etkin muhalefeti gerçekleştirdi. Goran aşireti, İran ile olan bu yakınlığını kullanarak bölgede etki alanını arttırabilir. Operasyon başladığı gün tavrını Irak Yönetimi’nden yana kullanan Talabani ailesi de ihtimaller arasında ama bölge halkı üzerindeki otoritesi son hamle ile sarsıldı. Bu da bu ailenin iktidara gelme ihtimalini zayıflatmış görünüyor.
2- Haşdi Şabi
Kerkük’e karşı başlatılan, Musul’a kadar devam eden hatta Erbil’e uzanacağı söylenen operasyonun ana unsuru olan mezhepçi Haşdi Şabi bölgeyi terk etmez ve orada kalır. Haşdi Şabi’nin bölgede kalması birçok açıdan riskli bir durum ortaya çıkarır. Mezhepçi yaklaşımı ve dini bir motivasyon ile katliam yapan Haşdi Şabi, bölgedeki Sünni ve Kürt unsurlar için bir tehlike ortaya çıkarabilir. Böyle olması halinde ABD ve ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri bu sefer “Kerkük hatta IKBY’ye Haşdi Şabi’den kurtarma operasyonu” başlatarak bölgedeki nüfus hareketliliğini arttırabilir.
3- PKK
Başta Kerkük olmak üzere hâkimiyet alanı dışındaki bölgelere zaman zaman sızma girişiminde bulunan terör örgütü PKK da yaşanan süreçten karlı çıkmaya çalışıyor. Kürdistan Yurtseverler Birliği’ne bağlı Peşmerge’nin geri çekilmesi ile onların bıraktığı silahları alarak, daha önce Irak ve Suriye’de birlikte hareket ettiği Haşdi Şabi’ye karşı güya bölge halkını örgütlemeye çalışan PKK, bu sayede KYB’nin yalnız bıraktığı, Barzani’nin otoritesinin yok olduğu bölgede, kendine alan açmak istiyor. PKK’nın dönem dönem Haşdi Şabi ile operasyon düzenlemesi İran ile yakın ilişkide olduğunun da bir göstergesi. ABD’nin Suriye’deki PKK uzantılarına küçük bir ordu kuracak kadar silah yardımı yapması ile zaten bu örgüte desteği biliniyor. Bölgedeki en etkin iki emperyalist unsur olan ABD ve İran’ın desteğini alan PKK, şu an için en avantajlı olan yapı gibi görünüyor.
İran kimi ister, ABD kimi ister?
Bölgedeki güç dengesinin şu an için ne tarafa yöneleceği belirsiz gibi görünse de emperyalist yapıların çıkarlarına uygun olabilecek yapıları değerlendirerek bir çıkarımda bulunabilir. İran açısından değerlendirecek olursak, Goran ve Haşdi Şabi’nin bölgede hâkim olması elbette ki işine gelecektir. ABD açısından değerlendirecek olursak; ABD, Barzani sonrası Irak’ın kuzeyini birebir İran güdümündeki yapılara bırakmak istemeyecektir. Zira yaklaşık 40 yıldır PKK’ya yaptığı bir yatırım var. Üstelik Suriye’ni kuzeyinde oluşturmaya çalıştığı yapı ile Irak’ın kuzeyini fikri zeminde birbiri ile buluşturmak isteyecektir. İran ise ABD’nin bu yaklaşımı ile tam zıt noktada değil. Zira nihai hedef olarak; “Pers Hilali olarak adlandırılan bölgede kendileri için tehlike arz eden Sünnilerden arındırılmasını” isteyen İran, PKK gibi yapılara uzak değil. Görüldüğü üzere sayılan unsurlar içerisinde en öne çıkan yapı terör örgütü PKK.
ABD ve İran suni gerilimi tırmanacak
Yukarıda bahsettiğimiz gibi ABD, İran’a yönelik yaptırımları yeniden gündeme getirmeye başladı. Silah satışlarını ve harita değiştirme planlarını oldukça kolaylaştıran bu “Düşmanız biz ya, bombalarız, yakarız yıkarız” tehditlerinin gırla devam ettiği tiyatrosunun neticesinde bölgede özellikle Türkiye’yi de içine alan yeni gelişmeler yaşanacak gibi. Bu değişimleri-dönüşümleri hızlandıracak i yeni terör örgütleri, yeni “yok edilmesi gereken düşmanlar” olarak kamuoyuna sunulacak DAEŞvari laboratuvar örgütleri türetilecektir. Ve tabi bu değişimlerin yine en büyük tetikleyicisi İran olacaktır.