Barış gelecekse biz getireceğiz!

Abone Ol

Malumunuz Türkiye olarak kritik eşikler atlatmaya devam ediyoruz. Ülke olarak ise şimdiki kritik eşiğimiz “Afrin Operasyonu.” Ülke olarak bu kritik eşikleri atlatırken Türkiye’nin aleyhine hangi çalışmaları yaparız, Türkiye’ye nasıl zarar veririzciler her zaman olduğu gibi bugün de sahnede. Her zaman farklı kılıklarda karşımıza çıkan bu güruh bugün ‘’Barış Elçileri!’’ olarak karşımıza çıkıyor.

Kendisini entelektüel, yazar, sanatçı ve akademisyen olarak tanıtan kişiler MehmetçiK’in Afrin’deki destanını bitirip artık barışı ilan etmesini istemek için “Barış Bildirisi” adı altında AK Partili milletvekillerine beyanda bulundular. Milyonlarca insan adına (!) Afrin harekâtına karşı barış (!) bildirisi yayımlayan sözde barışseverler milyonların yerine konuşma yetkisini nerden aldılar acaba? Ankara’daki, İstanbul’daki ve Türkiye’nin çeşitli yerlerindeki terör eylemlerinde hayatını kaybeden onlarca vatandaşımızın sözcülüğüne soyunup bu vatandaşlarımızın haklarını aramak için de devletin karşısına dikilen cenah da bu cenah. Bugün barış isteyen cenah da bu cenah. Öyle ki M. Kemal’in “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” sözünü paylaşıp vatansever milletin vicdanlarında Afrin operasyonunu karalamaya kadar gittiler. Yalnız hesap etmedikleri bir şey var; M. Kemal, ‘Barış’ vurgusunu milli mücadeleden 11-12 sene sonra 1933’te yaptı. Barış vurgusunu yapabilmek için de ‘Ya İstiklal Ya Ölüm’ diyerek Trablus’tan Şam’a, Filistin’den Balkanlar’a kadar çeşitli cephelerde savaştı.

Tabii bu sözde barışçılar bildiri yayımlarken aynı zihniyet ürünü olan Türkiye Tabipler Birliği Odası ve bunların yanındaki bazı odalar da boş durmuyorlar. Yalnız onlara da şunu söylemek lazım; Tıp eğitimlerini yarıda kesip Gelibolu cephesine koşan tıp öğrencileri şehit düşünce İstanbul Tıp Fakültesi 1921 yılında mezun verememişti. Bugün ise Tabipler Birliği, terör örgütü PYD/PKK’ya yapılan operasyona karşı çıkıp barışbildirisi yayınlıyorlar. Her zaman söylediğim gibi şimdi de söylüyorum; bunlar tarih bilmeyen cahil kesimlerdir. Halkı da kendileri gibi cahil zannederek bu tarz girişimlerde bulunuyorlar. Artık ne eski Türkiye var ne de eski halk var.

Eren’ler, Aybüke’ler, Fethi’ler, Fırat’lar, Ömer’ler toprağa düşerken neredeydi bu barışçılar? Teröre, teröriste tek kelâm etmediler. Şimdi barış (!) istiyorlar. Mehmetçik’i kalemleriyle sırtından hançerleyenler bu ülkede barıştan bahsedemez.

Gerçek barışı ancak; “Beklemesinler” diyen kahramanlar ile “Temizlemeden dönmesinler” diyen analarının omuzlarında gerçekleştireceğiz.