Bangladeş’te CHP iktidarı tarihi…

Abone Ol

Bangladeş’in CHP’si olan iktidardaki Avami Partisi’nin lideri Şeyh Hasina daha önce birlikte hükümet kurduğunu unuttuğu Cemaat-i İslami Partisi’nin liderlerini bugün 38 yıl önce olan bir savaştan dolayı ‘Vatana ihanet’ suçlaması iddiasıyla idama mahkum etmektedir.

Emevi Hilafeti döneminde miladi 709 yılında Muhammed bin Kasım Es-Sakafi’nin Hint bölgesine düzenlemiş olduğu seferle İslam ile tanıştı. Daha sonra Abbasi Hilafeti döneminde komutan Muhammed Gori’nin 1175 yılında Ganj kentine kadar olan Hint topraklarını fethederek Kudbiddin Aybek’i (Dünyaca ünlü Cuma Camii’ni inşa eden zat) oraya vali olarak ataması ve Halife Nasır Li Dinillah’ın yayınladığı ferman ile İslam Beldesi olarak ilan edildi.

1203 yılında Türk Komutan Muhammed Bahtiyar Halaci’nin Bengal’i ele geçirmesinden 1576 yılına kadar bağımsız Delhi Sultanlığı’na bağlı kaldı. 1576 yılında Babürlüler’in eline geçen Bengal, 1757 yılına kadar Babür hakimiyetinde kaldı. Dönemin Bengal Sultanı Siracuddevle’nin İngilizler’e yenilmesiyle belde tüm Hint coğrafyası gibi İngilizler’in işgali ve sistematik baskı/katliamlarına maruz kaldı.

1885 yılında İngiliz himayesinde kurulan ‘Hindistan Milli Kongresi’ Müslümanlar’ı görmezden gelip sadece Hindular’ın istekleri doğrultusunda hareket edince Müslümanlar 1906 yılında ‘Tüm Hindistan Müslümanları Birliği’ adlı bir örgüt kurdu. Bu yapı ilk toplantısını Bangladeş’in bugün başkenti olan Dakka’da yaptı.

İngilizler’in, Hindistan’dan ayrılmasıyla beraber Pakistan 1947 yılında bağımsızlığını ilan etti ve Bangladeş de Hindistan’dan ayrılarak ‘Doğu Pakistan’ ismiyle Pakistan’a bağlandı. Ancak başta Keşmir bölgesi olmak üzere Hindistan işgali altında kalan Müslüman toprakları Pakistan ile Bangladeş’in coğrafi olarak da tek parça olmasını engelledi.

Bağımsızlığı…

1969 yılına kadar devam eden bu durum Mucib-ür Rahman liderliğindeki ‘Avami Partisi’nin Doğu Pakistan’a muhtariyet verileceği vaadinde bulunması daha sonra da 1970 yılında yapılan seçimde Avami Partisi’nin 313 sandalyeden 167’sini alması üzerine Pakistan, 1 Mart 1971’de Millet Meclisi’nin teşkil edilmesini erteledi. Bu karara tepki gösteren Avami Partisi genel greve gitti; Pakistan ordusu duruma müdahale etti ve Batı ile Doğu Pakistan arasında iç savaş başladı. İç savaş nedeniyle Bangladeş’te nüfusun %8’sini oluşturan Hindular’ın bir kısmının kendisine sığınmasını bahane eden Hindistan, Pakistan’a savaş açtı.

Hindistan’ın büyük katliamlar yaptığı savaş dokuz ay sonra 1971 yılı Aralık ayında bitince Hindistan, Doğu Pakistan’ın büyük bir bölümünü işgal etmişti. 22 Aralık 1971’de İngiliz, ABD ve Çin’in destek verdiği Mucib-ür Rahman liderliğindeki Avami Partisi ‘Bangladeş Müslüman Halk Cumhuriyeti’ni ilan etti.

Bangladeş’in, Pakistan’dan ayrılıp bağımsızlık ilan etmesi üzerine Hindistan ordusu geride katliamlar bırakarak Bangladeş’ten çekilirken bize hümanist olarak tanıtılan dönemin Hindistan Başbakanı İndira Gandhi; ‘Şimdi biz de intikamımızı aldık. Pakistan 1947 yılında bizi parçaladı biz de bugün onları böldük ve parçaladık’ diyordu.

Emperyalizmin ‘böl-parçala-yut’ projesi tutmuş, toprakları Hindu işgali altındaki Pakistan İslam Cumhuriyeti parçalanıp, zayıflatılıp yutulacak iki küçük lokma haline getirilmişti.

Bangladeş’i, Pakistan’dan koparan Mucib-ür Rahman vaatleri ve Bangladeş’in İslami kimliğinin aksine ‘Laik ve Sosyalist’ bir tek parti yönetimi kurdu. Hindistan, Sovyetler Birliği ve Avrupa ülkeleri ile dostluk anlaşmaları imzalayarak onlara itaat eden ancak halkına nefes aldırmayan Mucib-ür Rahman 20 Ocak 1975’te bir askeri darbe ile evinde bulunan tüm akrabaları ile birlikte öldürüldü.

Darbe ile başa geçen General Saim de karışıklıkları bitiremedi. 21 Nisan 1977’de Mucib-ür Rahman taraftarları ülke yönetimini yeniden ele geçirmek için giriştikleri harekete karşı durmak için halk desteğini arkasına alan milliyetçi Ziya-ür Rahman ülke yönetimini ele geçirdi. Ziya-ür Rahman Laik Sosyalist rejimi bazı ufak rötuşlarla ve Bengal milliyetçiliğinin yerine Bangladeş milliyetçiliğini ikame etmeye çalışması da halkı memnun etmedi ve karışıklıkları bitiremedi.

31 Mayıs 1981’de Ziya-ür Rahman’ın bir subay tarafından öldürülmesi üzerine kargaşa daha da büyüdü. Cinayetten altı ay sonra yapılan seçimde Ziya-ür Rahman’ın yardımcısı Abdüssettar cumhurbaşkanı seçildi ama kısa bir zaman sonra 24 Mart 1882’de Genelkurmay Başkanı Hüseyin Muhammed Erşad darbe yaparak başa geçti ve sıkıyönetim ilan etti.

General Erşad, muhalefetin yoğun baskısı sonucu 5 Aralık 1990’da Yüksek Mahkeme Başkanı Şehabettin Ahmed’i vekil tayin ederek cumhurbaşkanlığından istifa etmek zorunda kaldı. 6 Ağustos 1991’de yapılan seçimlerde cumhurbaşkanlığına Abdurrahman Bilvas, başbakanlığa da Begüm Halide Ziya getirildi.

BUGÜN…

Bugün, ülkenin siyasetinde dört parti hakim. Bunlar: Şeyh Hasina Wacid liderliğindeki (Mevcut iktidar) Avami Partisi, Begüm Halide Ziya liderliğindeki (Ana muhalefet) Bangladeş Halk Partisi, Muhammed Erşad liderliğindeki Jatiya Partisi ve bugün liderleri zindan ve idam sehpalarında olan Cemaat-i İslami Partisi.

Bangladeş siyaseti her ne kadar tüm emperyalistlerin müdahil olduğu, İngiltere Krallığı’nın direkt veya Hindistan üzerinden adeta uzaktan kumanda ettiği bir arena ise de yerelde iki kadının amansız mücadele sahnesidir.

Bu iki kadından biri şimdi başbakan olan Şeyh Hasina Wacid (1975 yılında öldürülen bağımsızlık ilan eden Cumhurbaşkanı Mucib-ür Rahman’ın kızı) diğeri de şimdiki ana muhalefet partisi lideri olan eski başbakan Halide Ziya’dır. (1981 yılında bir subay tarafından öldürülen Cumhurbaşkanı Ziya-ür Rahman’ın karısı.)

İDAMLAR…

1973 yılında Bangladeş parlamentosu tarafından kabul edilen Uluslararası Ceza Mahkemeleri Kanunu’na göre bağımsızlık savaşı sırasında katliamlar yapmış ve savaş suçu işlemiş Pakistan ordusu subaylarını yargılamak üzere ‘Bangladeş Savaş Suçları Mahkemesi (ICT)’ kuruldu.

Bangladeş vatandaşı olmayan Pakistan Ordusu subaylarını yargılamak üzere kurulan bu mahkemenin kanunları 2009 yılında değiştirildi, 2010 ve 2011 yıllarında da ek maddeler eklenerek bizdeki CHP tek parti dönemindeki İstiklal Mahkemeleri’ne dönüştürüldü ve Bangladeş vatandaşı olan siyasi ve İslami kimliği olan liderlerin yargılandığı ve idam edildiği zulüm müesseselerine dönüşmüş oldu.

Üyelerinin tamamının şimdiki iktidar partisi olan Şeyh Hasina yönetimi tarafından atanmış bürokratlardan müteşekkil bu hukuk dışı ve uluslararası hiçbir vasfı da olmayan zulüm müesseseleri başta Cemaat-i İslami Partisi liderleri olmak üzere İslami kimliği olan binlerce kişiyi ‘Bağımsızlık savaşı sırasında Pakistan yanlısı davranmak ve bağımsızlığa karşı çıkmak, Pakistan ordusuna yardım etmek’ suçundan müebbet hapse ve idama mahkum etmektedir.

Bangladeş’in CHP’si olan iktidardaki Avami Partisi’nin lideri Şeyh Hasina daha önce birlikte hükümet kurduğunu unuttuğu Cemaat-i İslami Partisi’nin liderlerini bugün 38 yıl önce olan bir savaştan dolayı ‘Vatana ihanet’ suçlaması iddiasıyla idama mahkum etmektedir.

Cemaat-i İslami lideri Moti-ur Rajman, eski lider 91 yaşındaki Gulam Azam’ın ve partinin diğer liderlerinin zindana atılıp idam ile yargılanmaya başlandığı dönemde meydana gelen protesto yürüyüşlerinde halk içinde belli bir konumu olan 5 bin 500 kişi gözaltına alınmış; geçen bu kadar zaman içerisinde bunlardan sadece 400 kişisi serbest bırakılmış diğerleri hala hapiste tutulmaktadır.

Hapse atılıp, idam ile yargılanan 94 yaşındaki Gulam Azam ve Abdüsselam Muhammed Yusuf hapisteyken vefat etmiş, cemaatin liderlerinden Mevlana Moti-ur Rahman Nizami, Muhammed Kamar-uz Zaman, Ali İhsan Muhammed Mücahid ve Abdulkadir Molla idam ile şehit edilmiştir.

İdam infazı öncesi hepsine ‘Rejimden af dilerseniz affedilirsiniz’ tebliğine bu muhteşem şahsiyetlerin verdikleri cevap izzet ve vakar sahibi önder mücahitler olduklarının belgesi ve gelecek nesiller için de yol gösterici birer rehber olacaklarının işaretidir.

İdam öncesi ‘Af dileyin’ telkinine verdikleri cevaplar:

Muhammed Kama-uz Zaman: ‘Ben yalnız Allah’tan af dilerim. Münafık bir zihniyetten af dilemem. Hayalim Bangladeş’te İslam’ın hakimiyetidir.’

Mevlana Moti-ur Rahman Nizami: ‘Ben kimseden af dilemem. Hayatın ve ölümün sahibi ancak Allah’tır.’

Abdülkadir Molla: ‘Suçum Allah’tan başkasına kulluk etmemektir. Mevcut yönetim zalim ve katildir. Onların affına ihtiyacım yoktur.’

Şehadet bir çağrıdır tüm nesillere ve çağlara; çağrıya uyanlara bin selam olsun, kutlu şerbeti içenler şefaatçimiz olsun inşallah…