Bangladeş idamlarının ardında yatan sebepleri görmek

Abone Ol

“Görmez misin ki onlar, (hayat ve his âlemindeki) her vadide şaşkın ve amaçsız gezinirler; ve onlar yapmadıklarını söylerler. Ne var ki, iman eden ve salih amel işleyen, Allah’ı sürekli hatırda (ve hatırlı) tutan, zulme uğradıktan sonra haklarını savunanlar onlara dâhil değildirler. Nihayet zulme gömülenler, nasıl bir devrimle devrileceklerini günü gelince öğrenecekler!”

(Şu’arâ 26:225-227).

Resmi adı Bangladeş Müslüman Halk Cumhuriyeti olan Bangladeş, Hindistan’a komşu olan bir Güney Asya ülkesi olup nüfusunun yüzde 88’i Müslüman olmasına rağmen siyasal iktidar Laiklerin ve Hinduların elindedir. Bölgenin İslam’la tanışması Hz. Ömer (r.a.) zamanına dayanıyor… Hasina’nın başbakan olduğu laik hükümet koşulsuz olarak seküler bir sistemin hakim olması gerektiğini savunuyor ve Cemaat-i İslami üyelerini sekülerizm için tehlikeli olduklarını kabul ederek sırayla idam ediyor…

Asya’da Müslümanların bastırılmış bir potansiyel gücü var. Devrimci, meşru ve demokratik yollarla iktidara gelebilir ve bölgede başta İslam olmak üzere birçok alanda ihya dalgası başlatabilirler. Ancak Müslümanlar baskı altında kaldıkları için şu anda pasif durumdalar. Cemaat-i İslami bölgenin tamamında Müslümanları harekete geçirebilir ve Hindistan başta olmak üzere çevre ülkelerde Batı yanlısı iktidarları devirebilir. Bu sebeple çeşitli bahanelerle Cemaat-i İslami üyelerini asarak kendi iktidarlarını koruyorlar (Şentürk, dirilispostasi.com).

SİYASİ KARARLAR ALAN DÜZMECE MAHKEMEYİ MUTEBER SAYMAMAK

Başbakan Hasina tarafından bağımsızlık savaşı sırasında işlendiği iddia edilen suçların cezalandırılması için 2009’da kurulan ‘Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’, şimdiye kadar 22 kişi hakkında karar verdi. Bunların büyük bir kısmı, ülkenin İslami değerleri savunan ve en büyük partisi olan Cemaat-i İslami liderlerinden oluşuyor. Parti, lider kadrosuna yönelik mahkeme kararlarının siyasi olduğuna ve hükümetin muhalifleri bastırmak için kitlesel cinayetler, keyfi tutuklamalar, yargısız infaz ve işkence gibi suçlar işlediğini işaret ederek halkı Hasina hükümetinin “devlet terörüne” karşı çıkmaya çağırıyor (dunyabulteni.net).

Bangladeş’in 1971 yılındaki “bağımsızlık savaşı” esnasında Pakistan’ın tarafını tutarak “Bengal halkına karşı savaş suçu işledikleri” iddia edilen Cemaat-i İslami mensupları, iç savaşı reddederek taraflar arasında savaş yoluyla değil barış yoluyla anlaşma sağlanması gerektiğini savunan kesimlerin arasında yer almıştı. Emperyalistlerin kışkırttığı kavgayı ayırmak ve taraflara; “Durun! Savaşmayın! Birbirinizin kanını dökmeyin! Siz kardeşsiniz!” diyen bu gruplar daha sonra ‘suçlu’, hattâ ‘vatan haini’ ilan edilmişti (Balcı, aa.com.tr).

MÜSLÜMAN’I MÜSLÜMAN’A KIRDIRMA SİYASETİNE MALZEME OLMAMAK

Hint Yarımadası’nda ve dünya çapında İslam düşüncesinde önemli bir yeri olan Seyyid Ebu’l-Alâ el-Mevdudî tarafından kurulan Cemaat-i İslami Hareketi, Pakistan merkezî hükümetiyle o zamanki Bengal eyaleti arasındaki kardeş kavgasının anlamsız olduğunu belirterek ‘büyük resme’ bakılmasını istemişti. Cemaat-i İslami, iç savaşın patlak vermesinde İngiltere’nin kışkırtmasına, Hindistan’ın silah ve milis desteğine dikkat çekiyordu. Ölenin de öldürülenin de Müslüman olduğuna işaret eden sağduyulu insanlar bu kirli oyunun bir parçası olmak istemiyordu. Zaten Pakistan’ın ayrılmasıyla bölünen Müslümanların bir kez daha bölünüp parçalanmasını istemeyen Müslüman kanaat önderleri, her iki tarafı da barışa ikna etmeye çalışmıştı.

1990’lı yılların başında ülkede hayatın siyasi ve iktisadi açıdan normale dönmeye başlamasından rahatsız olan Hindistan, Bangladeş’in güçlenmemesi için elinden geleni yapmaya başladı. İki Müslüman toplum Pakistan ve Bangladeş arasında kalmaktan tedirgin olan Hindistan, bu kardeş halkları birbirine düşman haline getirdi. Rejimin partisi Avami Lig’in başına geçen Şeyh Hasina Vecid, babasının yaptığı gibi laikleri ve milliyetçileri yeniden bir araya getirmeye çalıştı. Cemaat-i İslami mensupların ülkede gittikçe güçlenmesi, hattâ 2001-2006 yılları arasında hükümet ortağı olmaları, başta Hindistan olmak üzere emperyalist güçleri harekete geçirmişti (Balcı, aa.com.tr).

‘KORSAN MAHKEME’NİN SUÇ LİSTESİNİ KABARTMASINA MANİ OLMAK

‘Korsan mahkeme’ tarafından suçlu bulunan ve 2013’de idam cezasına mahkum edilen ilk kişi Abdülkelam Azad olmuştu. Ardından mahkeme 2013’te Abdulkadir Molla’yı astı. İşkence ve kötü muamele suçlamasıyla 2014’te ise 92 yaşındaki Gulam Azam idam edildi. Cezası Yüksek Mahkeme tarafından 3 Kasım 2014’te onanan, partinin Genel Sekreter Yardımcısı Muhammed Kamaruzzaman ise 11 Nisan 2015’te idam edilmişti. Eski içişleri bakanı Mutîu’r-Rahman Nizami’yi Mayıs 2016’da öldüren Bangladeş rejimi, şimdi de 63 yaşındaki İslam ekonomisi uzmanı Mir Kasım Ali’yi aynı “kuvvetli şüphe” ve gizli tanık beyanlarıyla suçlayıp idam etmiştir.

Cemaat-i İslami’nin liderlerinden ve üyelerinden idam sırasını bekleyen binlerce masum, zindanlarda çok kötü şartlarda tutulmakta ve işkence görmektedir. Mahkeme 18 Şubat 2015’te Cemaat-i İslami Partisi liderlerinden Abdusselam Şobhani’yi, 16 Haziran 2015’te Partinin Genel Sekreteri Ali İhsan Mücahid’i, 16 Temmuz 2015’te Furkan Malik’i ve en son 10 Ağustos’ta Cemaat-i İslami Partisi Milletvekili Sakhavat Hüseyin’i idama mahkum etti. Sözkonusu idamlarının da onanması bekleniyor (Balcı, aa.com.tr).

BANGLADEŞ’TEKİ İDAMLARIN NE ANLAMA GELDİĞİNİ KAVRAMAK

Uluslararası Hak İhlalleri İzleme Merkezi’nin (UHİM), 12 Mayıs 2016 tarihinde yayımladığı basın bildirisinde idamların ardındaki sömürgeci zihniyete dikkat çeken vurguların; İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) başta olmak üzere özellikle insan hakları savunucusu sivil toplum kuruluşları, gazeteciler, akademisyenler ve sanatçılar tarafından önemsenerek güçlü tepkilerin ortaya konması gerekmektedir:

Bangladeş’te Cemaat-i İslami Partisi’nin lider kadrosunu hedef alan sistematik idamlar zinciri birkaç yıldır devam ediyor. Yarım asır önce, İngiltere ve Hindistan destekli Pakistan’ı bölünme projesine muhalefet etmekle suçlanan önderler siyasi idam kararlarıyla sindirilmek isteniyor. Emperyalist güçlerin taleplerini pervasızca yerine getiren işbirlikçiler ise, isimleriyle taban tabana zıt düşünce ve davranışlara sahip ülkenin ilk ayrılıkçı lideri Mucibur Rahman ile 90’lı yıllardan bu yana kızı Şeyh Hasina Vecid.

Arap Baharı sürecinde Müslüman Kardeşler’e karşı yürütülen ve bazı Arap ülkelerinin de Batı ile birlikte aynı safta yer aldığı sindirme ve yok etme operasyonunun bir benzeri Hint Altkıtası’nda Cemaat-i İslami için yürütülüyor. Bangladeş’te bu operasyonun taşeronluğunu 2014 yılında yeniden üstlenen Hasina, neredeyse tüm partiler protesto ettiği için katılımın yüzde 10 düzeyinde kaldığı, meşruiyeti olmayan bir seçimle -insan hakları ve demokrasi havarisi sömürgeci güçlerin desteğiyle- iktidarda kalabiliyor!

Küresel emperyalist düzen, dünyanın en fakir ve en kalabalık ülkelerinden birisi olan Bangladeş’te nüfusu kırmak için tıpkı daha önce Ruanda’da yapıldığı gibi bir iç çatışma başlatılmak isteniyor. Bangladeş’te yakılacak savaş ateşiyle İslam dünyasının nükleer silahlara sahip tek ülkesi Pakistan’ı da içine alacak bir kaos ortamı oluşturulmak ve bu kargaşada bölgenin petrol ve doğalgaz başta olmak üzere zengin kaynakları sömürülmek isteniyor (Küçük, uhim.org).

CEMAAT-İ İSLAMİ’NİN BARIŞÇIL YAPISINA DİKKAT ÇEKMEK

Bangladeş’te ülke yönetiminde söz sahibi olan partiler, hâlihazırdaki Hasina’nın liderliğindeki seküler anlayışa sahip iktidar partisi Avami Ligi (AL), ana muhalefet partisi Bangladeş Milliyetçi Parti (BNP) ve Sosyalist Milli Parti (JP)’dir. Bunlara alternatif tek parti ise İslami hassasiyeti ön plana çıkaran bir siyasal hareket olan Cemaat-i İslami’dir.

Hint halk hareketlerini tarihi süreçlerle incelediğimizde Cemaat-i İslami hareketinin Hint kıtasında halk tarafından manevi ve milli değerlere saygın bir örgüt olduğu tanımlanmıştır. Bu ifadelerle Cemaat-i İslami bölgenin DNA’larında yer edinmiş bir siyasal halk hareketidir. Cemaat-i İslami hareketi bölgenin ve halkının sorunlarını dert edinmiş ideali ve projesi olan doğal ve yerel harekettir. İslami hassasiyete sahip olan bu hassasiyeti de topluma ve siyasete yansıtmak isteyen yerli, özde bir partidir. Bu hareketin, sadece siyasal bir parti olmaktan öte toplumun eğitim, sağlık ve sosyal ihtiyaçlarına yatırım yapan insan yetiştirmeye odaklanmış bütüncül bir yapısı vardır. Bu özelliklere sahip olan kuruluş rakipleri tarafından kıskanılmaktadır. Merkezi hükumet ülkenin kalkınmasında aslında bu kuruluşun insan kaynaklarından faydalanması gerekirken maalesef herhangi bir terör eylemine katılmamış ve katılma niyetinde olmayan bir topluluğu potansiyel düşman hareketi olarak telakki etmiştir. (Demir, gasam.org).

Ülkenin gerçek anlamda bağımsız olmasını savundukları, sömürgecilere ve işbirlikçilerine karşı fikir beyan ettikleri, Myanmar’ın işgali altında olan Arakan bölgesinden çıkarılacak gaz ve petrolü sorunsuz bir şekilde Bengal körfezi üzerinden dış piyasalara satmasına karşı çıkacak ve ülkenin menfaatini düşünecek yegane grup oldukları, Hindistan’ın inekperest siyasetine ve İngiltere’nin hegemonyasına karşı çıktıkları için Cemaat-i İslami liderleri terörist veya suçlu gibi gösterilip idam ediliyorlar. Hakikatte hiçbir suçları olmadığından şimdiye kadar idam edilen tüm âlim ve liderler gülerek idam sehpalarına çıkmıştır. Ancak, kâfir ve münafıklardan asla “af” dilememiştir. Hepsi de “Zalimler için yaşasın cehennem!” dercesine tekbirler getirerek şehitler kervanına katılmıştır. (Balcı, timeturk.com).

İDAMLARIN ARDINDA YATAN GERÇEK SEBEPLERİ GÖREBİLMEK

Batı’nın sekülerleştirme projesinin mimarları tüm dünyadan İslamcı hareketleri silmeye odaklanmış durumda; İslamî yapıların sağ kolunu ifade eden İhvan-ı Müslimin Orta Dünya’da, sol kolunu ifade eden Cemaati İslâmî ise Asya’da çok aktif, haliyle hedef alınmış durumdalar, darbeden idama, toplu katliamlardan iç savaşa kadar her alana çekilerek yutulmak isteniyorlar, bizler ise soluksuz bir hüzünle izliyoruz, oysa unutmamak gerek onların orada her düşüşü, bizim burada bir düşümüze tekabül eder, en azından bunun için bu tutumlara karşı tez elden harekete geçmek gerekiyor. (Bayraktar, yenisafak.com).

15 Temmuz merhum şehitlerinin ve kahraman gazilerinin saygıdeğer ailelerinin buruk bir kurban bayramı yaşadığı bir dönemde, ümmet coğrafyamızın bir başka köşesinde kanamaya devam eden hukuksuz idamlara dikkat çekmek için hazırladığımız bu haftaki yazımızı, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, Hasina diktasının Cemaat-i İslami liderlerine yönelik idam kararlarını eleştiren şu sözleriyle bitirelim:

“Bangladeş’te 75 yaşına dayanmış bir mücahidi, dünyevi hiçbir derdi olmayan bir kişiye idam veren zihniyeti lanetliyorum. Kinin, nefretin bu denli yaygınlaşması, bu tür idamları yapan anlayışı ne demokratik bir anlayış olarak görüyorum, ne adil bir yönetim olarak görüyorum, huzurlarınızda lanetliyorum.” (haksozhaber.net).

-Kaynaklar:

1) BALCI, Aslan; , 08.09.2016.

2) BALCI, Aslan; , 18.05.2016.

3) BAYRAKTAR, Cemile; http://www.yenisafak.com/yazarlar/cemilebayraktar/cemaat-i-islamî-ve-bangladesteki-idamlar-56851, 08 Kasım 2014.

4) DEMİRCİ, Zühal; , 04.09.2016.

5) DEMİR, Cemal; , 21.05.2016.

6) KÜÇÜK, Ayhan; , 12.05.2016.

7) ŞENTÜRK, Erem; , 16.05.2016.

8) , 10.08.2016.

9)