Sabahın son saatleri… Rüzgarı fazla güneşi az bir Nisan günü.
Vapurdan iner inmez bizim kel Aydın’ın ifadesiyle, elimde ‘fırfır’ dolaştırdığım tekerlekli valizimle, karşıdaki bayiye giderek gazetelere şöyle bir baktım. Gazetelerin dizildiği raflar tıklım tıklım dolu olmasına rağmen bizim gazete yoktu.
“Diriliş Postası yok mu?”
Kafasını kaldırmadan “Abi o gaste gelmiyor”
“Peki” diyerek uzaklaşırken hemen arkamdaki adam da Sözcü’yü sordu.
Ona da “Abi o gaste de yok” dedi.
Denizi seyredeyim, manzarayı kaçırmayayım, martılara bakayım derken vapurda hayli üşümüşüm.
İleride bir kafe var. Oraya oturup bir çay içeceğim.
Sözcü’yü soran emekli öğretmen görünüşlü pos bıyıklı eski tüfekve hanımı da geldiler. Hemen arkadaki masaya oturdular.
Adam garson kıza,“başka gazete bayi var mı?” diye sordu. Kız “yok” dedi. Adam bu sefer okumak için gazete ve yiyecek bir şeyler istedi. Kız çay ve tost ile birlikte Sabah Gazetesi’ni getirdi.
Adama dönerek, latifeli bir şekilde “Sözcü’den sonra Sabah okumak zor olacak sizin için”diyerek gülümsedim.
Adam da gülerek “Ya evet sormayın, kızı refüze etmemek için aldım. Yoksa okumam. Spor sayfalarına bakıp bırakacağım”
Bu sefer ben gülerek, “Ben okurum. Bitirdiğinizde alayım”
Hemen düzelterek katladı verdi. Sohbetimiz böylelikle başlamadan sona ermiş oldu.
Bana gazeteni söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.
Ben gazeteyi etraflıca okurken tost ve çaylarını bitirerek kalktılar.
Onlar giderken az ilerideki yeşilliğe konmuş üç güvercinden birisine kafayı takmış siyah beyaz bir kedi, sinsi sinsi avına doğru sokulmaya çalışıyordu. Güvercinler durumu fark edip havalandılar.
Kedi büyük bir hayal kırıklığıyla, uçabileceklerini tahmin edemediği havadaki yiyeceklerine bakakaldı.
Sonra da hiçbir şey olmamış gibi hayatın genel akışına doğru yürüdü ve kayboldu.
Ben zaten hiç ihtimal vermemiştim kedinin o güvercinlerden birisini yakalayabileceğine. Çok asılıyorlar ama sonuç çok fazla kedilerden yana olmuyor.
Adamın aklında başka bir gazete bayi bulmak fikri vardı her halde ki, sağına soluna bakınarak uzaklaştı.
Eminim sorduğu ikinci bayinden gazetesini almıştır.
Hükümete muhalefetin bayraktarlığını yapan ile hükümet kanadından iki gazetenin okurları o gün vapur iskelesindeki bayide gazetelerini bulamadılar.
Onun gazetesi tükenmiş, benimki ise bayiye hiç uğramamıştı.
O gün o şehirde bir iki gazete bayine daha baktım, Diriliş Postası’nı yine bulamadım.
Kedi o güvercinlerden birini yakalayabilseydi çok şey değişebilirdi diye düşündüm nedensizce.
O gün gazete okuyamadım.
Her şey kader kısmet meselesi yani, nasipten öte köy yok.