Balkonlar için meydanlar

Abone Ol

15 Temmuz’dan bu yana milletimiz bir şölen havasında meydanlarda sabahlamaya devam ediyor.

Meydanlarda sabahlamak ve ardından işe gitmenin yorgunluğu kimsenin umurunda bile değil.

Ancak bu durumun, tehdittin devamının işareti olarak algılandığı da gerçek.

Acaba gerçekten tehdit devam ediyor mu?

Yoksa Cumhurbaşkanımız izinlerinin iptal edilmesiyle gerilen vatandaşlarımızı meydanların kalabalığı ve coşkusuyla sakinleştiriyor mu?

Meydanların hala bir ihtiyaç olduğunun anlaşılması; bize televizyon, internet medyası, gazete haber ve görüntüleriyle tekrar tekrar yaşatılıyor olsa bile, kendi kentlerinde tankları sokakta halka ateş açarken görmeyenler, savaş uçaklarınınım her an bomba atacak gibi uçuş yaptığını hatta attığını yaşamayanlar için çok zor.

Bunları bizzat yaşamayanlar için en net cevap: “Cumhurbaşkanımız emretti, biz de o dön diyene kadar dönmeyeceğiz.”

Geçtiğimiz hafta bu vesile Ankara’ya gittim. İlk durağım AK Parti Genel Merkeziydi.

Yolumuz üzerinde Ankara Emniyet Müdürlüğü binası vardı.

FETÖ’cü teröristler tarafından bombalanan binayı çıplak gözle görünce bir defa daha o geceyi yaşadım.

Olanı görünce bile ‘Olamaz!’ diyor insan.

Olamaz!

Bunu bir vatan evladı yapamaz!

Ardından girdiğim genel merkez binasının içindeki çok sayıda özel harekâtçının otomatik silahlarla ve elleri tetikte beklemesi yaşanılan tehlikenin geçmediğini ve tehdidin devam ettiğini gösteriyordu bize.

Sonra Cumhurbaşkanlığı Külliyesinin olduğu bölgeye gittik.

Biri tam köprünün üstünde diğeri tam Millet Camii’nin orada Türk Hava Kuvvetleri savaş uçakları tarafından darbeye karşı duran insanlara atılan bombaların açtığı derin izleri gördük.

O izlerin derinliğinde 10’a yakın insan o bölgede şehit düşmüştü ama asıl ölen 77 milyon insanın ‘En büyük asker bizim asker!’ nidalarıydı.

O kutsal, Hazreti Peygamberimizin (s.a.v.) ocağı olarak bildiğimiz ve güvendiğimiz ordu orada kalbimizi, sevgimizi bombalıyordu. Bombalardan biri de Millet Camii’neydi. Çok şükür ki o katil terörist FETÖ’cünün bombası hedefini az şaşırmış, camii de az hasarla kurtarılmıştı.

Ya o Türkiye’nin kalbi TBMM binası. Ya Gölbaşı’ndaki Özel Harekât Merkezi.

Yahu biz kimlerle mücadele ediyoruz?

Bu ne vahşilik, gözü dönmüşlük!

Sırp katillerden ne farkı var bunların diyeceğimiz kareleri gördüm Ankara’da.

İnsanların gözünde korku, en küçük seste bile tedirgin olan, her an savaş uçakları bombalayacakmış gibi sürekli gökyüzünü kontrol eden insanlar gördüm…

İşte bu yüzden meydanlarda olmalıyız. Birbirimizle kucaklaşmalıyız. Kırgınlıklarımızı, siyasi fikir ayrılıklarını bir tarafa bırakıp FETÖ’cü katillere karşı birbirimize destek ve moral vermeliyiz.

Ve her şeyden önemlisi elinde bayraklarla meydanlara gelip daha düne kadar o katillerle iş birliği yapan, onlara destek olan ama kaybedince de bizimle fotoğraf çektirip kendini aklamaya çalışan hainlere karşı da tedbirli olmalı, onlarla selam dahil her türlü ilişkimizi kesmeliyiz.

Biz bu FETÖ’cü teröristlerden bu kadar vahşice ve alçakça bir teşebbüs beklemiyorduk ama onlar da bizim meydanlarımız olduğunu hesap edemediler.

O yüzden balkonlarımızda daha rahat oturabilmek , gökyüzüne ve hür maviliklere bakabilmek için meydanlara devam…