Gündem

Bakan Recep Akdağ: Bir direksiyon başında iki şoför olmaz

Abone Ol

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine ilişkin, bir direksiyon başında iki şoförün olmayacağını aksi halde işlerin sıkıntıya gireceğini belirterek, “Bu işi biz gerçekten sizler için yapıyoruz. Eğer gerçekten doğru bir iş yapıyorsak gelin bu işi ‘evet’le çıkarın, yanlış bir iş yapıyorsak zaten yaptırmayın.” dedi.

Akdağ, ziyaretlerde bulunmak üzere geldiği Erzurum’da, Büyük Birlik Partisi (BBP) İl Başkanı Yener Gözütok’u ofisinde ziyaret ettikten sonra sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir vakıf binasında toplantıya katıldı.

Basına kapalı gerçekleşen ziyaretlerinin ardından Akdağ, Hulusi Seven Sanat Merkezi’nde gençlerle bir araya geldi.

Gençlere hitap eden Akdağ, anayasa değişikliğini gençler için yaptıklarını söyledi.

Akdağ, şimdi her ne kadar sistemin aksayan tarafları olsa da Başbakan ile Cumhurbaşkanı’nın birbiriyle çok iyi anlaşmaları ve birbirlerini çok iyi tanımalarından dolayı ikilik çıkmadığını, işlerin yürüdüğünü dile getirdi.

Bakan Akdağ, şöyle devam etti:

“Bir çöplükte iki horoz olmaz. Bir direksiyon başında iki şoför olmaz. İşler sıkıntıya girer. Dolayısıyla bu işi biz gerçekten sizler için yapıyoruz. Eğer gerçekten doğru bir iş yapıyorsak gelin bu işi ‘evet’le çıkarın, yanlış bir iş yapıyorsak zaten yaptırmayın. Bu anayasa değişikliği sizin önünüze gelmesin diye birileri çok gayret ettiler. Bakın önce buradan başlamak lazım. Şimdi MHP ile AK Parti, iki genel başkanın şahsında oturdular, iyi bir diyalog tesis ettiler. Türk siyasi tarihinde buna çok da alışık değiliz, değil mi? Bir uzlaşma metni oluşturdular, ortaya bir metin çıktı ve bu Meclise geldi. Orada kavgalar çıkardılar. Neydi CHP ve HDP’lilerin engellemek istedikleri? Anayasayı değiştiren kanun taslağının Genel Kurula gelmesini engellemeye çalışıyorlardı. Zorları neydi? Kardeşim, millete götürelim, millet kararını versin. Bunun için kavga, dövüş yapmanın ne anlamı var?”

“Gençler geleceklerine kendileri karar verecek”

Uzlaşmayla önlerine metin gelen gençlerin geleceklerine kendilerinin karar vereceğini belirten Akdağ, onların aklına ve vicdanına inanmayanların halk oylamasında “hayır” çıkmasını istediğini ifade etti.

Kendilerinin hem gençlerin aklı ve vicdanlarına hem de hükümet etme sistemi olarak en uygununun demokrasi olduğuna inandıklarını bildiren Akdağ, şöyle konuştu:

“En doğru kararı millet verecektir. Getirdiğimiz sistem hep bunun üstüne kurulu. Bu sisteme CHP’nin karşı çıkmasını anlıyoruz. Zaten hayatları karşı çıkmakla geçmiş. HDP’nin karşı çıkmasını da anlıyoruz çünkü Kandil’den çıkıyor ilk ses. Onlar diyorlar ki ‘Eğer bu referandum geçerse biz bittik. Gidin neyiniz varsa gücünüzü kullanın, bu referandum ‘evet’e çıkmasın.’ Peki bunları anlıyoruz. Burada anlamadığımız başka şeyler de var. Avrupalı ülkelere ne oluyor kardeşim? Biz onların seçimleriyle bu kadar ilgileniyor muyuz? İşlerini güçlerini bırakmışlar Türklerle, Türkiye Cumhuriyeti’yle ve bu milletin göz bebeği Recep Tayyip Erdoğan ile uğraşıyorlar. Bu soruyu kendimize soralım, iş kolaylaşıyor. Neden bugüne kadar PKK’yı ülkelerinde beslettiler, büyüttüler, neden kol kanat gerdilerse, neden bugün FETÖ’ye kol kanat geriyorlarsa ondan arkadaşlar. Başka hiçbir sebebi yok. Onun için bizim burada gençler olarak kendi meselemize sahip çıkmamız gerekiyor.”

“Teröre karşı da çok daha muvaffak olacağız”

Bakan Akdağ, konuşmasının ardından gençlerin sorularını yanıtladı.

Bir genç, “Ben Diyarbakırlıyım, o bölgenin insanıyım. Biz HDP’lilere, PKK’lılara dik durduğumuz için bizi tehdit ediyorlar. Bu referandum ‘evet’le sonuçlanırsa biz bundan sıyrılabilecek miyiz? Çünkü ailem orada. Sur olayları olduğunda her telefonum çaldığında ‘Acaba annemi mi vurdular, babamı mı öldürdüler’, bunları düşünerek telefonu açıyorum ve ben bu tereddütten kurtulmaya çalışıyorum. Bunlara netice bulunabilecek mi?” sorusunu yöneltti.

Akdağ, soruyu soran gence şu yanıtı verdi:

“Özellikle son 1,5 yıldır teröre karşı çok ciddi bir mücadele verdiğimizi ve bunların baskısının büyük ölçüde kırıldığını biliyorsunuz. PKK’ya kalmış olsaydı şimdi Sur dahil olmak üzere Şırnak, Cizre, Nusaybin, İdil, Silopi hatta Ağrı ve Erzurum’un güney ilçeleri dediğimiz yerler kurtarılmış bölgeler haline gelecekti. Yapamadılar, hadlerini bildirdik fakat bu mücadele devam ediyor. Çok iyi biliyoruz ki güçlü, hızlı hareket edebilen, istikrarlı cumhurbaşkanlığı hükümet modelinde teröre karşı da çok daha muvaffak olacağız.”