Ne zaman hepimizi derinden yaralayan bir olay olsa, daha üzerinden pek bir zaman geçmeden harekete geçen kitleler…
Ne zaman ‘Bir yerlerde bir yanlışlık’ var derken aynı anda sokağa dökülen kitleler…
Ne zaman, ‘Bu konunun arkasını araştırmamız lazım’diye düşünürken kalabalıkları hareketlendiren kitleler…
Ne zaman, ‘Sükunetle hareket etmemiz lazım’ dediğimizde aklı bir kenara koyulup, sadece duygularla hareket eden kitleler…
Hani, ‘biz bu filmi daha önce de görmüştük’ dediğimiz zamanlar var ya. O zamanlarda devreye girmesi gereken ‘aklıselim’ maalesef devreye giremiyor. Biz en can yakıcı zamanlarda, en ‘can yakıcı’ yerden vuruluyoruz. Çoğu kez ‘canımızdan’ vuruluyoruz.
Geçtiğimiz günlerde katıldığım bir konferansta konuşmacılardan biri bunu ‘Türkiye’nin bağışıklık sistemi çok zayıf’ sözüyle tanımladı.
Tam da aradığım tanım buydu aslında.
Bugünlerde Kürt meselesinin çözümü ve çözüm sonrası süreci tartışıyoruz. Daha da çok tartışacağız. Çünkü çözüm, bir anlaşmayla ortaya konduğunda, bir ‘mutabakat metni’ imzalandığında iş bitmiş olmayacak.
Asıl iş ‘mutabakat’tan sonra başlayacak.
Ondan sonra meydana gelecek direnç noktalarıyla mücadele etmek gerekecek. Tıpkı, çözüm sürecini daha önce gerçekleştirmiş ve barış sürecini tamamlamış diğer ülkeler gibi. İrlanda’nın yaşadıklarını yaşayacağız ya da Liberya’da sağlanan barışa oluşan direnç bizde de oluşacak.
Diğer coğrafyalardaki barış süreçlerinde yaşanan acılar, sıkıntılar, sorunlar tek tek sökün edecek. İşte burada devreye girmesi gereken aklıselim, demokratik yollarla tepkilerini ortaya koyacak olan kitlelere yine demokratik yollardan çözümleri göstermek olacak.
Son 6-7 Ekim olayları, bu zorlu çözüm sürecinin can yakıcı bedellerinden biriydi. Ağır bir bedeldi, çünkü yine canlar yandı, yine canlar gitti…
Nihayetinde, kararlılıkla, demokratik bir mücadeleyle bu sorun çözülecek.
Duygulara kapılıp feveran etmeden, anlık reflekslere kapılmadan ve kitle psikolojisinin yıkıp-dökücülüğüne başvurmadan.
Hem barışı çok isteyenler, yani bizler, hem de bu barışı isteyip bazı noktalarda itirazları olanlar, daha da ilerisi barışı istemeyenler için artık önümüzde çok daha çetin bir yol var.
Bağışıklık sisteminin güçlü olmadığından bahsetmişken, bir hatırlatma…
Meclis’te İç Güvenlik paketi üzerine müzakereler devam ederken yaşanan kavgalar ve yaralanan milletvekilleri…
Ege Üniversitesi’nde yakın zamanda yaşanan olaylarda bir öğrencinin hayatını kaybetmesi ve 7 kişinin yaralanmasından sonra diğer üniversitelerde yaşanan protestolarda aynı şiddet eylemlerinin sergilenmesi, şiddete meyilli eylem türleri…
Bir çevrecilik eylemi olarak başlayanGezi olaylarında da 10 kişinin hayatını kaybetmesi…
Bugün yıldönümü olan Gazi Mahallesi olaylarında yaşanabilecek her tür şiddet eylemi…
Hepsini geride bırakıp, tepkilerin demokratik yöntemlerle ortaya koyulduğu bir toplum ve tabi asıl önemli olan demokratik talepler ve tepkiler konusunda gösterilecek olgunluk…
Asıl gerekli olan bu değil mi?