Bab’tan Fırat’ın doğusuna uzanan yol

Abone Ol

Fırat Kalkanı operasyonunda kilit nokta Bab… Bab, terör örgütü DAEŞ’in Suriye’deki -Rakka’dan sonra- ikinci önemli merkezi ve aynı zamanda Halep’in en büyük ilçesi. TSK destekli ÖSO da üç gün önce hedefini Bab olarak açıkladı. Cerablus ve Çobanbey’den sonra Fırat Kalkanı’ndaki üçüncü hamle bu önemli ilçe olacak. Fakat burada Cerablus ve Çobanbey’de olduğu gibi süratli bir sonuç alınamayacaktır: DAEŞ’li teröristlerin kuzeyde operasyonu gördüklerinde Bab’a sığındıklarını düşünürsek; burada sayıca fazla olduklarını tahmin edebiliriz. Bundan önemlisi elbette DAEŞ de bu ilçenin ehemmiyetini biliyor: Güçlü bir savunma oluşturmak isteyeceklerdir. Bölgenin etrafına patlayıcılar ve keskin nişancılar yerleştirdiklerini duyuyoruz… Ayrıca PYD ve rejimin de gözü bu ilçede: Bab’ı hakimiyet altına alan -Halep merkez dahil- Suriye’nin kuzeyini hakimiyet altına alır.

Bab’ın ÖSO tarafından alınmasıyla PYD’nin Münbiç’teki varlığı iyiden iyiye -hatta kendileri için bile- sorgulanır hale gelecektir. Bununla birlikte, Bab operasyonunun başarılı olmasıyla PYD’nin Fırat’ın doğusunda da eli zayıflayacak. Çünkü SDG projesi içerisindeki Araplar şu an ÖSO’yu yakıp takipte. Fırat’ın batısında ‘kaderini tayin eden Arapları ve Türkmenleri’ gördükçe cesaret buluyorlar. Zaten bunun ilk işaret fişeğini geçen hafta aldık: Tel Abyad’da Araplar PYD’ye isyan etti. Araplar, daha güçlü bir otorite bulamadıklarından bir nevi ABD’nin SDG projesine sığınmış durumdalar. Fakat çok da istekli olmadıklarını biliyoruz. SDG içerisindeki Arap aşiretler birliği Liva-u Tahrir’in komutanı Abdul Kerim Ubeyd, “PYD SDG adı altında emrivaki yapıyor. Diğer gruplara tahsis edilen gıdalara bile el koyuyor” demişti. Bu, fırsatını bulduklarında PYD ile hareket etmek istemeyecekleri anlamına geliyor. Demek ki, Bab’ı hakimiyet altına alan -Fırat’ın doğusu da dahil- Suriye’nin kuzeyini hakimiyet altına alır.

MCGURK’ÜN ZİYARETİ

TSK ile ÖSO şu anda Bab ilçesine 20 km’den daha az bir mesafede. Çevre köyler alınmaya başladı bile. İşte böyle bir konjonktürde ABD Başkanı Barack Obama’nın DAEŞ ile Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk, Kobani’yi ziyaret etti. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner konu ile ilgili “Temsilci, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) adlı grubun liderleriyle görüştü” şeklinde bir açıklama yaptı. “McGurk PYD’nin gönlünü aldı” diyenler de oldu. Hesapta, ABD PYD’ye “Fırat’ın batısından çekil” deyince örgüt küsmüş… Fakat bu ziyaret bir ‘gönül alma’ meselesinin ötesinde gözüküyor: ABD, SDG içerisindeki çözülmeyi fark etti ve olay yerine (Kobani) bir ziyaret gerçekleştirdi. Zaten temsilci, örgüte dahil farklı grupların liderleriyle görüşmüş, Yani Araplar’la da… Bu, SDG muhatap alınırken salt PYD’yi ön plana çıkarma lüksünün de bittiği anlamına geliyor.

Bu gelişmeler, bize, Fırat Kalkanı operasyonu sayesinde ‘teröre karşı derinlik kazanma’dan öte faydalar elde edebileceğimizi gösteriyor: -McGurk’un Kobani’de SDG içerisindeki farklı grupların liderleriyle görüştüğünü gözönünde bulunduracak olursak- daha şimdiden Fırat’ın doğusundaki Araplar ve muhalif Kürtler bir ‘aktör’e dönüşmüş durumda, diyebiliriz. PYD için “yaptım oldu” devri bitti. Bab’ın DAEŞ’ten temizlenmesiyle -klişe tabirle- Fırat’ın doğusunda da kartlar yeniden dağıtılmak zorunda kalacak…